Ne lüzum var şuna buna sormaya/Senden ayrı ne hal oldum, gör beni
Diğer
23 Şubat 2025
Halit Refiğ'in yönetmenliğini yaptığı Gurbet Kuşları filmi, İstanbul'da biten bir tren yolculuğu ile açılır. Haydarpaşa Garı'nda önce baba iner kompartımandan, sonra sırayla aile bireyleri. Adlarını bir bir söyler ve sayar baba. Ardından ekler: "Dikkat edin birbirimizi yitirmeyelim. İstanbul şakaya gelmez." Filmin sonu da yine Haydarpaşa'dadır. Aile gurbette yenilmiştir, sadece bir oğul tutunabilmiştir, o da âşkla. Yeniden memleketlerine dönmektedirler. Film, vizyona girmeden birkaç yıl önce yayınlanan Orhan Kemal'in romanıyla aynı adı taşıyor; akış da yer yer benzerlikler gösteriyor. Örneğin romanda, trenden inenler şöyle betimlenir: " Gurbet kuşları katarın en arka vagonlarından iniyorlardı, kara kara, kuru kuru. Ne karşılamağa gelenler vardı ne de çoğunun bavullarıyla sepeti, hatta yorganı. Yorganı olanlar, yorganlarını birer er kaputu gibi dürmüş, kınnapla çeke çeke bağlamışlardı. Bir, beş, on değil, yirmi, otuz, kırk, elli belki de daha çoktular. Anadolu içlerinden kopup gelen her tren, her 'Kuşluk treni', her gelişinde, gurbet kuşlarını toparlayıp getiriyordu İstanbul'a." Filmin ilk sahnelerinde Orhan Kemal'in bu betimlemesini görürüz.
Anadolu'dan İstanbul'a yerleşmek için gelmek ürkütücü bir gurbet yolculuğudur her zaman. Haydarpaşa Garı'nın merdivenlerinde simgeleşen şaşkın ve ürkeklik, o ezginlik hâli, insanımızın sanki kaderi olagelmiştir. Sürekli göç alan, göç veren, hiç durmadan değişen bu coğrafyada kim gurbette değil ki? Anadolu insanı, köyünden bir cigara içimi yol yürüyüp başka köye gitse gurbette hisseder kendini. Boynunu büker, hüzünlenir. Bu, ruhumuza işlemiş, yakamızı hiç bırakmayan bir his. Tıpkı o şarkıdaki gibi: "Ben gurbette değilim, gurbet benim içimde"
Sabahattin Ali'nin "Ses" adlı öyküsü de aslında etkileyici bir gurbet hikâyesidir. Okuyanlar anımsayacaktır. Öykünün kişilerinden biri Sabahattin Ali'nin kendisidir. Anadolu'da yolların, araçların derme çatma olduğu yıllar. Beyşehir'den Konya'ya giderken yolculuk yaptıkları kamyon bir dağ başında bozulur. (Kamyonlardan otobüs yapılırdı ,1940'lı yıllarda) Aracın tamirini beklerlerken akşam olur: "Arkamızda güneşin kaybolup gittiği tepenin ağaçları birdenbire mavimtrak ve soluk bir ışığa gömüldü."
Bölgede yol yapımında........
© T24
