menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Hikâyeler heykellerden güçlüdür

23 0
14.07.2024

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

14 Temmuz 2024

Troya Müzesi'ni gezdiniz mi? Ziyarete açıldığı 2018'den beri çok sayıda ödüle değer görülmesinin yanı sıra Time dergisinin "Dünyada Görülmesi Gereken 100 Yer" listesinde yer alan bu müze, olağanüstü bir mitoloji-tarih yolculuğuna çıkmak için mutlaka uğranılması gereken yerlerden. Ne zaman gitsem, meraklı ve heyecanlı ziyaretçilerin arasından sıyrılıp müzenin en değerli parçalarından biri olan Poliksena Lahiti'nin tam karşısına oturur, bir süre onu izlerim. Kişisel tarihimde de özel bir yeri olan bu lahit, her seferinde yeniden keşfeder gibi fark ettiğim küçük ayrıntılarıyla büyüler beni. Yine öyle yapmak istedim, geçip karşısına oturdum ve bu kez onlarca yabancı ve yerli ziyaretçinin lahiti nasıl izlediğini gözlemledim. Çoğu kişi, görkemli ve etkileyici lahite şöyle bir bakıp hemen ilerisinde onun koruyucusu gibi duran Roma İmparatoru Hadrianus'un heykelinin yanına gidiyordu. O daha çok ilgi çekiyordu. İmparator heykelleri elbette etkileyicidir, yapılış amacı da zaten bu; ancak onun bir hikâyesi yok ki! Oysa belgesel filmini de yaptığımız bu lahite adını veren Poliksena'nın, her ne kadar Troya Savaşı'nın trajik anlatılarının gölgesinde kalsa da çok dramatik bir hikâyesi var. Ancak müzeyi hayranlıkla gezenlerin büyük bölümü Poliksena'dan habersizdi belli ki. (Merak edenler için Haftalık'taki ilgili yazının linkini buraya bırakalım.)

İmparator heykelini ilgiyle izleyenlere bakarken İngiliz yazar Villiam Morris'in o cümlesini yeniden hatırladım: "Tarih imparatorları ve komutanları insanları yok ettikleri için hatırlar; sanat ise var etmek için." Morris'in bu yerinde saptamasını şöyle de okuyabiliriz: eğer geçmiş zamanlarda anlatıcılar, modern zamanlarda yazarlar, şairler, sinemacılar vd. olmasaydı birçok gerçek, hikâyeye dönüşmeden karanlığa gömülür ve unutulurdu. Ya da tam tersinden bakabiliriz: anlatıcılar ya da yazarlar, şairler olmasaydı, birçok kişi ve olay sıradan, silik ve basit kalabilirdi tarihin içinde. Yani Homeros ve diğer anlatıcılar olmasaydı Akhilleus cesur bir savaşçı olur muydu? Paris, Hektor adları bize ne anlatabilirdi ki? Troya adıyla özdeşleşen ihtişam, büyülü kent imgesi de hiç olmayacaktı. İskenderiye Kütüphanesi'ndeki meraklı kütüphaneci, Rodoslu Apollonios, papirüslerin, kâğıt tomarlarının, zamk kokulu kitapların arasında dolaşıp onları okumasa, uzak denizleri dolaşan gemicilerin anlattıklarını belleğine nakşetmese ve bunlara kendi hayal gücünü katarak yeniden kurgulamasa biz Argonotların maceralarını bilemeyecektik ya da kuru bir bilgi olarak öğrenecektik.

Birbirine mitolojik hikâyelerle........

© T24


Get it on Google Play