Diğer

T24 Haftalık Yazarı

21 Eylül 2025

Billionaires’ Bunker

Madrid’in dışında, Netflix’in Avrupa’daki en büyük prodüksiyon merkezinde, Colmenar Viejo’da bir yeraltı dünyası. 6 bin 200 metrekarelik devasa “bunker” (sığınak) seti, amber ve turkuaz tonlarda, Bauhaus ve savaş sonrası minimalizmin izleriyle tasarlanmış ama milyarderlerin III. Dünya Savaşı’ndan kaçması için hazırlanmış bir yerleşim. İçeri girer girmez hissettiğim şey şu oldu: klostrofobik ama aynı zamanda baş döndürücü bir prodüksiyon.

Álex Pina ve Esther Martínez Lobato (nam-ı diğer Money Heist ekibi) bu kez türleri iç içe geçiriyor ve cuma günü Netflix’te yayına giren “El Refugio Atómico” yani Billionaires’ Bunker dizisinde algılarımızla oynuyor. İlk bölümde bir apokalips gerilimi hissediyorsunuz, sonra bir aile draması, ardından entrikalarla dolu bir “lüks hapishane” kurgusu… Pina’nın dediği gibi: “Bir türle başlıyorsunuz, sonra bir Rus bebeği gibi başka bir tür çıkıyor içinden.” Sahneler yalnızca hikâyeyi değil, bugünün dünyasını da düşündürüyor: Lüksün içinde hapsolmuş hayatlar, ahlaki sorgulamalar, güçle vicdan arasındaki çatışmalar… Bu da her sahnenin inandırıcılığını artırıyor ve plot twistleri, sürprizleri önceden görmenizi güçleştiriyor. Netflix İspanya’nın VP’si Diego Ávalos’un dediği gibi: “Hem bütçe hem de anlatı diliyle İspanyol televizyon tarihinde yapılmış en iddialı dizi.”

60’lardan kalan bir gece kulübü mü yoksa uzayda yaşam için tasarlanmış bir “yurt” mu? Aklımdan geçen sorular ve hepsini evimde görmek isteyeceğim koltuk, masa lambası, tutma yeri yumuşacık kahverengi deri, altın renkli kettle gibi detaylar arasında tüm bu sanat yönetiminin başında olan Abdón Alcañiz’in sesini duyuyorum “Bu binayı daha önce La Casa de Papel dahil 4 dizide kullandık. Vis a Vis burada çekilen ilk diziydi. Elimizde bir alan var ve bunu yeniden şekillendirip başka dünyalar yaratıyoruz. Bu hem zorlayıcı hem yaratıcılığı zorlayıcı hem de daha hesaplı ve sürdürülebilir” diyor. Abdón, Álex Pina’nın kurduğu Vancouver Media’nın Sanat Direktörü ve Fiziksel Prodüksiyon Yöneticisi. “Herhangi bir yerde bu binadan bahsederken amber ve mavi tonlarında bir alan denecek. Ama o doğru maviyi ya da o amber turuncusunu yakalamak için uzun süre çalıştık. Bu sadece bir mavi değil. İnsana savaş hissiyatı veren, yüzde 50 yeşille karıştırılmış bir mavi. Bu renklerin hem böyle bir hikayenin gerçeği yaşansa burada kalacak kişiler üzerinde nasıl bir psikolojik etkisi olacağını öngörmek hem de izleyiciyi nasıl etkileyeceğini düşünmek önemliydi. Binada hiç köşe yok mesela. Her şey yuvarlak yapıda çünkü bir bunker’da olduğunuzda hali hazırda hissedeceğiniz klostrofobik hissi yumuşatacak bir yapı hayal ettik.”

Dizinin ilk bölümünde görmeye başlayacağınız sığınakta her şey gerçek. Yani koşu bandı da, restorandaki masalar, çatal-bıçaklar da, lambalar da, isteğinize göre değişen manzaralı camlar da… Hiçbiri “öyleymiş gibi görünen” dekorasyon malzemeleri değil. “Yeni bir dizide yeniden başka bir alan olarak mı kullanılacak bu bina, üzülmüyor musunuz onca uğraş yıkılınca” diye sorunca Abdón, “Bu dizinin uzun sezonlarca devam etmesini umuyoruz yani hemen değişmesine gerek olmayacak. Yıkmak elbette zor ama yeni bir alan yaratmanın heyecanı ile eşitleniyor” diyor. (Gayet mantıklı bu cevabı o an sadece defterime not etmiş olsam da dizinin uzun sezonlar devam etmesi dileğini diziyi izledikten sonra ben de tekrarladım.)

Álex Pina, bunker hakkında ilk fikirler ortaya atıldığında hep şunu belirtmiş: “Sığınak dediğin elbette küçük olur, sade olur ama bu milyarderlerin sığınağı”. Bu doğrultuda gerçek boyutlu olarak hazırlanan 6.200 metrekarelik alanda birbirine bağlanan yüzlerce oda, spor salonu, havuz, restoran ve hatta bir de hamam var. İçeri adım attığınız andan itibaren lüksü hissetmek üzere tasarlanmış. “Bu binanın nerede olduğu sorusu çok önemliydi en başta. Dışarısının nasıl olduğunu bilmeliydik ki içi de ona göre hazırlanmalıydı. Kimsenin nerede olduğunu bilmediği, dışarıdan........

© T24