Türkiye’nin makus talihi bu kez değişecek mi?
Diğer
28 Mart 2025
1970’lerin ortalarında bir Mülkiye öğrencisi olarak Ankara sokaklarında gösterilere katıldığım günlerin üzerinden tam elli yıl geçti. O zaman Milliyetçi Cephe hükümetini ve faşist saldırıları protesto ediyorduk.
O zaman da hukuk korkunç şekilde ayaklar altına alınıyordu. Turhan Selçuk’un meşhur Demirel karikatürü o günlerden kalmadır. Demirel kendisine tutulan, üzerinde “hukuk” yazılı kitabı “guguk” diye okuyordu. Tutuklanan göstericiler, şimdiki gibi sivil mahkemelerde değil, içinde asker üyelerin görev yaptığı Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nde yargılanırlardı. İşkence ve dayak her yerde yaygındı.
Yine de o günlerde hiçbirimizin aklında seçime dayalı parlamenter sistemin sona ereceğine veya laik devlet anlayışının yok edileceğine dair endişe yoktu.
O günkü gençlik Türkiye’nin sorunlarının sosyalizmle çözüleceğine inanmıştı. Ama ortada halk desteği yoktu. Ne kadar kalabalık olursak olalım, sadece üniversite gençliği olarak sokaklardaydık.
Bu uğurda çok kurban verildi. İlerde Türkiye’ye çok değerli hizmetlerde bulunabilecek insanlar çok genç yaşlarda yaşamdan koparıldı. Kalanlar da bugünlerde bir bir aramızdan ayrılıyorlar. En son Mülkiyeli devrimcilerden Ali Alfatlı hayata gözlerini yumdu. Ondan önce de Sedat Göçmen arkasında onurlu bir isim bırakarak ayrıldı. Görüşlerimiz ayrı olmakla beraber, onları ve daha nicelerini Mülkiye günlerimden gayet iyi tanırdım. Aralarında en çok Sedat Hoca olarak bildiğimiz Sedat Göçmen’i severdim. Bu sevecen, yiğit kişiyi tanıyıp da sevmeyen olamazdı zaten.
Sedat Hoca gazetelerden okuduğum kadarıyla arkadaşı Ali Fuat Okan’ın yattığı Feriköy Mezarlığı’nda gömülmeyi vasiyet etmiş. Ali Fuat benim hem Daçka’dan hem Mülkiye’den çok yakın arkadaşımdı. Daha 21 yaşındayken, 1 Mayıs 1976 gününün akşamı, miting dönüşü Fındıkzade’deki sağcı Sivas Öğrenci Yurdu’nun önünde pusuya düşürülerek öldürüldü. Hani bazı insanlar vardır, çevrelerini her gittikleri yerde bir anda ışıkla aydınlatırlar, işte öyle biriydi Ali Fuat. Sedat Hoca gibi o da özel biriydi. Ali Fuat’ın elli yıl önce yüreğime düşen acısı içimden hiç çıkmadı. Bundan sonra da çıkmayacak. Aramızdan hangi yaşta ayrılmış olurlarsa olsunlar, hepsi hayatlarını onurla yaşadılar. Hepsine selam olsun.
70 yılı geçen ahir ömrümde Türkiye’de ve dünyada çok sayıda alt üst oluşlar gördüm. 1960 darbesini 6 yaşımdayken kıyısından hissettim. Darbenin olduğu gün Sirkeci’den trene binip babamızın bizi beklediği Batı Almanya’ya gidecektik. Türkiye’deki tüm ulaşım sıkıyönetim kararıyla kapatılınca birkaç gün otelde beklemek zorunda kalmıştık. Ama 12 Mart’ı, 12 Eylül’ü, 28 Şubat’ı bire bir yaşadım. Özellikle 12 Eylül’ün ve 28 Şubat’ın tam ortasında bulundum.
12 Eylül’de Hava Kuvvetleri Karargahı’nda yedek subaydım. Darbenin bir gün öncesindeki olağanüstü hareketlenmenin doğrudan tanığıyım. Darbe günü karargah subaylarının çeşitli devlet dairelerinde görevlendirilmelerini gayet iyi hatırlıyorum. Bulunduğum Plan Prensipler katında, yan odadaki yarbay, Dışişleri Bakanlığı’nı teslim........
© T24
