menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kurallara dayalı uluslararası sistemin sonu mu?

9 1
13.02.2025

Diğer

13 Şubat 2025

Donald Trump

Kurallara dayalı uluslararası sistem kavramı Soğuk Savaş sonrası kullanılmaya başlandı. Küresel ilişkilerin şiddet ve baskılardan uzak şekilde hukuka, anlaşmalara ve kabul görmüş normlara göre yürütülmesini ifade ediyor. Kurallara dayalı sistem sözü ilk başlarda Biden yönetiminin ağzından düşmüyordu. Lakin uluslararası sistem paradoksal şekilde onun zamanında ağır darbeler aldı. Ukrayna’da ve Sincan’da insan hakları şampiyonluğu yapan Biden, Gazze’de İsrail’i destekleyerek samimiyetsizliğini ortaya koydu.

Ama gelen gideni aratır derler, Trump gelir gelmez Biden’ı mumla arattı. Hazret daha ilk günden yangının üzerine körükle gitti. Zaten ağır darbelerle sarsılmış olan uluslararası sistemde kural, norm ve hukuk namına geride ne kaldıysa yok etmek için elinden geleni yapmaya başladı. İçeride yaşadıklarımız yetmiyormuş gibi, her yeni güne Trump’ın yeni salvoları ile uyanıyoruz. Trump’tan medet uman dahili gafillerin sesi artık çıkmaz oldu.

Oysa buraya çok zor gelindi. Uluslararası ilişkileri belli kurallara ve anlaşmalara bağlama çabaları 19’uncu yüzyılda ciddiyet kazandı. İlk adımlar savaş hukuku alanında atıldı. Mesela savaşta yaralılara ve esirlere insanca muamele yapılması, sivillerin askeri saldırılardan masun bırakılmaları gibi konularda ilk çok taraflı sözleşmeler 19’uncu yüzyılda imzalandı. Domdom kurşunu gibi zalim silahların kullanımı, esirlere işkence yapılması yasaklandı. Kızılhaç bu çabaların ortasında vücut buldu. 19’uncu yüzyıldan devralınan miras, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Cenevre Konvansiyonları halinde geliştirilerek kurallara dayalı uluslararası sistemin temel taşlarından birini oluşturdu.

Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra yeni bir savaşı önlemek, uluslararası iş birliği ve diyalogu geliştirmek amacıyla 1919’da Cemiyeti Akvam (League of Nations-LN) kuruldu. Cemiyeti Akvam’ın fikir babası ABD Başkanı Wilson’du. Ama daha önce örneği bulunmayan bu örgüt baştan itibaren sakat doğdu. ABD Kongresi Wilson’a rağmen Cemiyeti Akvam’a üyeliği kabul etmedi. Wilson’u izleyen ABD yönetimleri de infiratçı politikalar benimseyerek örgütün dışında kaldılar. Maksat Avrupa’daki çatışmalardan uzak durmak ve Amerikan gençlerini Avrupalılar arası kavgalara kurban vermemekti. Meydan Hitler ve Mussolini gibi diktatörlere kaldı. Cemiyeti Akvam savaşı önleyemedi ve saldırgan-revizyonist ülkelerin darbelerine dayanamayıp yıkıldı gitti.

Savaşın tohumları esasen 1929 Dünya Ekonomik Buhranı’ında atılmıştı. Başta ABD olmak üzere o dönemin en güçlü ülkeleri krizin etkilerinden kurtulmak için yüksek gümrük duvarlarının arkasına saklanarak iç pazarlarını korumaya çalıştılar. Dünya ticareti hızla geriledi. Yüksek gümrük vergilerinin fiyatları artırması ve ucuz yabancı mal girişinin kısıtlanması nedeniyle her ülkede hayat pahalılığı ve enflasyon arttı. Kısa sürede yoğun fabrika kapanmaları ve işten çıkarmalar yaşandı. Bu ortamda halklar arasında karşılıklı yön yargılar ve düşmanlıklar körüklendi. Bunların yıkıcı etkisi özellikle Almanya’da görüldü. Hitler gibi bir demagog ülkesinde zaten var olan ırkçılığı kamçılayarak ve savaş çığırtkanlığı yaparak kitleleri peşinden sürükledi. Avrupa kendini kısa sürede birincisinden çok daha kanlı bir savaşın içinde buldu. Roosevelt’in tüm çabalarına rağmen ABD savaşın dışında kalamadı. İkinci Dünya savaşında 60 milyon insan hayatını kaybetti.

Birleşmiş Milletler (BM) örgütü Cemiyeti Akvam'dan alınan derslerin üzerine kuruldu. BM’nin kurucularının arasında Almanya’ya son anda savaş ilan eden Türkiye de yer aldı. Maksat Cemiyeti Akvam’ın yapamadığını yaparak tüm devletleri bir çatı altında toplamak, uluslararası diyalog ve iş birliği zemini oluşturarak yeni bir savaşı önlemekti. Bu girişimin öncülüğünü ABD yaptı. İtici gücünü onunla birlikte savaştan........

© T24