İsrail, İran’a karşı dönülmez bir yola girdi, yanında Trump var
Diğer
19 Haziran 2025
Cumartesi günü “Yükselen Aslan” başlıklı yazımızı kaleme alırken İsrail’in İran’a karşı başlattığı savaşın çok erken bir aşamasındaydık. O gün de belirttiğimiz gibi, bu savaş sürpriz olarak ortaya çıkmadı. Uzun bir hazırlık döneminden sonra, aşama aşama geldi. İsrail, Netanyahu’dan bağımsız olarak İran tehdidine son vermek istiyordu, ama başta ABD olmak üzere Batılı müttefiklerini ikna edemiyordu.
Denklemdeki belirleyici unsurlar, ikinci Trump yönetiminin iş başına gelmesi ve Hamas’ın 7 Ekim’de giriştiği düşüncesiz terör saldırısı oldu. Trump, ilk yönetiminde de İran’la barışçıl nükleer yakıt üretimi/kontrolü konusunda imzalanan P5 1 anlaşmasına karşı çıkmıştı. Ama o zaman ABD’deki kurulu düzene henüz hâkim olmadığı için, 2018’de anlaşmadan çekilerek ancak tavır koyabilmişti.
İkinci Trump yönetimi bu konuda çok daha kararlı geldi. İran, ABD dış politikasının ilk üç temel konusundan biri olarak kabul edildi (birincisi Çin, ikincisi tarife savaşları). Yeni ABD yönetimi Musevi lobisinin temsilcileri ve İran’daki molla rejiminin düşmanları ile dolduruldu. Bunların çoğu, JD Vance ve Rubio gibi aynı zamanda Çin ve AB-NATO karşıtı aşırı sağ temsilcilerdi.
Bu siyasetin nedeni sadece Musevi lobisine müzahir davranmakla açıklanamaz. Trump baştan beri Ortadoğu bölgesine yeni bir şekil vermek istiyordu. Bunu eski alışkanlıklarla Büyük Ortadoğu Projesi olarak görmek isteyenler işin özünü kaybeder. Bu politikanın eş başkanları yok, tek karar vericisi var. İran, Ortadoğu’da İbrahim Anlaşmaları’na dayalı bir Pax-Trump’ın hayata geçirilmesinin önündeki en önemli engeldi.
İsrail’in 7 Ekim’de uğradığı saldırı Netanyahu’ya istediği planı uygulama fırsatı verdi (Allah’ın lütfu anı). İran müttefiklerinin nüfuzu bölgede tek tek kırıldıktan sonra sıra İran’ın kendisine geldi. Bu konuda Trump, Netanyahu’nun tuzağına düşmüş değil. Trump’ın yeşil ışığı olmasa Netanyahu bu kadar büyük bir lokmayı kendi başına yutmaya cesaret edemezdi. Aslında Trump saldırının kendi onayı ile başlatıldığını gizlemiyor. İran’a müzakerelerle meseleyi 60 gün içinde çözmek için değerli bir fırsat verdiğini, İran fırsatı kullanmayınca, İsrail’in 61’inci gün saldırıya geçtiğini söyledi.
Bizde maalesef bu gerçek görülmek istenmiyor. Hâlâ Netanyahu’nun Trump’ı tuzağa düşürdüğünden, ABD’nin istemediği bir savaşa sürüklenmek üzere olduğundan dem vuruluyor. Kökleri 1980 öncesine dayanan sol lobi, siyasi İslam’ı ve ulusalcıları yedeğine alarak İsrail karşıtlığında meydanı kimseye bırakmıyor. Netanyahu yönetimi altında İsrail’in takbih edilmesi gereken büyük bir kötülük merkezi olduğuna kuşku yok. Ama ortadaki tek kötü İsrail değil. Netanyahu ne kadar soykırımcı olursa olsun, elli yıldır İsrail’i yok etmekle tehdit eden molla rejiminin eline nükleer silah geçmesini hiçbir İsrail yönetimi kabul edemezdi. Musevilerin tarihinden biraz haberi olanlar bu gerçeği bilirler.
İsrail karşıtı lobinin bu gerçeği görmemesini ancak ideolojik körlükle açıklayabiliyorum. 80 öncesini hasbelkader ben de yaşadım. Mülkiye’deki İranlı arkadaşlarımızın devrime katılmak........
© T24
