Atatürk Türk müziğine ne yaptı?
Diğer
02 Kasım 2025
Atatürk halaybaşı
Bundan yedi ay kadar önce "Müziğin Evrim Ağacı" adlı bir yazı yazmıştım. Uzun, kapsamlı bir yazıydı. Bu yazımın sonlarına doğru "Atatürk ve müzik " başlıklı kısa bir bölüm var. Orada Atatürk'ün Türk müziğinin modernize ve rehabilite edilmesi gerektiğine işaret eden bir söylemini alıntılamış, bunun doğru bir söylem olduğu, ancak yanlış anlaşıldığı yönündeki kanımı belirtmiştim.
Bir arkadaşım yazımın "Atatürk ve müzik" başlıklı kısmına itiraz etti. Beni tarihî gerçekleri saptırmakla suçladı. O kadar kızdı ki, benimle iletişimi kesti! Bir süre çabaladımsa da ona ulaşamadım. Verdiği tepkiye karşı bir takım açıklamalar yaptımsa da, "özrün kabahatinden büyük" diyerek bana doğru en ufak bir adım atmadı. Bu yazının sonucunda da atacağını sanmıyorum. Ancak bunu okuyorsa, kendisini her zaman sevgi ve saygıyla anmaya devam edeceğimi bilmesini isterim.
Daha sonra, sosyal medyada paylaştığım "Işık Yükselecek" adlı şarkımdan bir kesitin konser icrasının başında Türk müziğinin bugünkü düzeye gelmesindeki rolünden dolayı Atatürk'ü minnetle anmama cevaben "Türk müziğini yasaklayan adam"ı övüyor olmama tepki gösterenler oldu -"Işık Yükselecek"in tamamı burada-. Bunun üzerine Atatürk'ün Türk müziğine veya Türk müziği İÇİN ne yaptığına ilişkin fikirlerimi bu yazıyla yaymaya karar verdim.
Konunun özü şu:
-Atatürk zamanında devlet eliyle geleneksel Türk müziğinin ifade alanına bazı kısıtlamalar getirildi mi?
-Evet.
-Bundan Türk müziği veya Türk halkı bir zarar gördü mü?
-Hayır. Bilakis, Türk müziği ve Türk halkı bu eylemden büyük yarar görmüştür kanaatindeyim (açıklayacağım).
-Tam olarak ne gibi kısıtlamalar getirildi?
-İki şey yapıldı:
1) 1926'dan itibaren Geleneksel Türk müziği devletin resmî eğitim sisteminden kaldırıldı. Açılan konservatuvarların tamamen klasik Batı müziği üzerine eğitim vermesi kararlaştırıldı.
2) 1934'ten itibaren iki yıla yakın bir süre geleneksel Türk müziği radyo yayınlarından kaldırıldı. O süre boyunca radyoda sadece Batı müziği çalındı.
Bu konuda yazılıp çizilmiş çok kaynak var. Kapsamlı bir okuma için Süleyman Tarman'ın "Atatürk ve Müzik" adlı kitabını öneririm. Ancak bu kitap adından da anlaşılacağı üzere, bizim buradaki konumuzu aşıyor, Atatürk'ün müzikle ilişkisinin tüm yönlerini ele alıyor.
Bu yazıda ele aldığım, daha spesifik olarak Atatürk dönemi hükumetinin geleneksel Türk müziğine karşı aldığı tavırla ilgili olarak çok değerli müzik adamı, piyanist, besteci, kuramcı -ve daha bir çok şey- dostum Prof. Dr. Ozan Yarman'ın bu konuda son derece titiz ve tarafsız bir akademik araştırmaya dayanan makalesini okumanızı öneririm.
Ozan Yarman'ın makalesindeki kaynakların doğru sırayla ve eksiksiz verildiğinden ve en mantıklı şekilde değerlendirildiğinden kuşkum yok. Yazarın vardığı sonuca katılıyorum: Atatürk söz konusu kısıtlamaları bile isteye yaptırmıştır. Ancak yazarın bu durum üzerine yaptığı yoruma katılmıyorum. Ozan Yarman, 2 yıldan sonra radyo yasağının kaldırılmasını, "fevri olarak yasaklanmasına göz
yumması sonucu karşılaştığı sessiz halk direnişine sonunda pes ederek mülayemet sergilemesi" şeklinde yorumluyor. Bence Atatürk kendi uygun gördüğü anda bu hamleyi yaptı (veya yaptırdı), sonra kendi uygun gördüğü anda radyo yasağını geri çekti. Her şey planladığı gibi gitti.
Atatürk fevkalade usta bir satranç oyuncusuydu, bir stratejistti. Kimsenin hesap edemediği çok katmanlı hamleleri hesap edip hayata geçirdiğine tarih şahittir. Bu stratejileri, uzun vadede istediği sonuçları elde edebilmesi için bazen beklemeyi, bazen geri çekilmeyi, bazen de hızla radikal bir atılım yapmayı gerektiriyordu.
Atatürk'ün doğru anı beklemesine örnek: TMBB, padişah İngilizlerin elindeyken savaşıp vatanı kurtarmak için kurulmuştu, cumhuriyet kurmak amacıyla değil. Atatürk, içindeki saltanat yanlıları nedeniyle ilk meclisten cumhuriyet kurma kararının çıkamayacağını biliyordu. Bu kararın çıkabilmesi için savaştan sonra seçim düzenledi ve CHP'yi tam zamanında kurarak yaptığı politik bir manevrayla bu adamların meclis dışı kalmasını sağladı. Bu hamle olmasa bugün bir cumhuriyetimiz olmayabilirdi.
Atatürk'ün geri çekilmesine örnek: Herkesin savaşı kaybettik zannettiği zamanda Atatürk'ün geri çekilip sonra düşmanın en beklemediği anda ve şekilde taarruz edişini Celal Şengör çok güzel anlatıyor. Sakarya Meydan Muharebesi gibi Büyük Taarruz da bir geri çekilme taktiğiyle kazanılmıştır. Bu hamle olmasa Kurtuluş Savaşı kazanılmayabilirdi.
Geleneksel Türk müziğine getirilen yasaklar da Atatürk'ün radikal hamlelerine örnektir. Bu hamleler olmasa bugün modern bir Türk müziğimiz olmayabilirdi. Bunun nedenlerini aşağıda açacağım...
İki yasağı ters sırayla ele alacağım, çünkü radyo yasağı sadece iki yıl sürmüş, eğitim yasağıysa 50 yıl sürmüş.
1934'te radyo yasağı getirildiğinde radyo bizim için yeni bir şeydi. Türkiye'de yaklaşık 7 yıldır radyo vardı, tahminen birkaç bin evde. Ülke savaştan çıkalı 11 yıl olmuştu, millet büyük imkansızlıklarla boğuşmayı daha yeni bitirmiş, halen toparlanmaktaydı. Radyo, müzik dinlemenin yegâne yolu değil, hatta başlıca yolu bile değildi. Bir lükstü. Ayrıca hatırlatmaya gerek yok ki, radyo dinlenmesi zorunlu bir şey değildi. İsteyen açar dinler, isteyen açmaz. Radyoya kıyasla daha uzun zamandır (1900'lerin başından beri) ülkemizde gramofon vardı. Plak endüstrisi gelişmişti. Türk Sanat Müziği ve Türk Halk Müziği dahil her tür müziğin plağı basılıyor ve dinleniyordu. Her ikisi de ancak belli gelir düzeyinin üzerindeki ailelerin edinebileceği ürünler olmakla birlikte, gramofon radyodan bir tık daha ucuz, daha kolay edinilebilen bir şeydi. Her ikisinin ötesinde, insanlar müziği daha çok canlı dinliyorlardı, konserlerde, gazinolarda.
Size şöyle sorayım: Bugün en sık nereden müzik dinliyorsunuz? Spotify? YouTube? Hükumet Tidal veya Muud'u iki yıllığına yasaklasa size dokunur mu? Duydunuz mu bu platformları?
Gelelim eğitim meselesine. Geleneksel Türk müziği eğitimi Darü'l Elhan'daki "Şark Mûsıkîsi Şubesi"nden kaldırıldığında yurdumuzda kaç yıldır bu müzik devlet okullarında öğretiliyordu dersiniz? O kurumda yaklaşık 10 yıldır öğretilmekteymiş ve Darü'l Elhan dışında Türk Mûsıkîsi eğitimi veren ikinci bir devlet okulu da yokmuş.
Geleneksel müziğimizin her türü yüzyıllardır ustadan çırağa, meşk usulüyle aktarılmaktaydı. Bunun "okul" adı altında devlet eliyle öğretilmesi yeni bir olguydu. Ülkenin neyzen, udî, kanunî, tamburî, hânende ihtiyacını tek başına Darü'l Elhan karşılamıyordu. Bu kurumdan bu eğitimin kalkmasıyla ve daha sonra açılacak konservatuvarlarda bu eğitime yer verilmemesiyle birlikte meşk (yani özel dersler) yasaklanmış değildir. Meşklerin yapıldığı Üsküdar Mûsikî Cemiyeti (o zamanki adıyla Anadolu Mûsikî Cemiyeti) veya benzerleri kapatılmış değildir. Yani geleneksel Türk müziğinin zaten var olan oturmuş eğitim sistemine ve yollarına ket vurulmuş değildir. Sadece devlet kendi öncelikleri gereği bu eğitimden elini çekmiştir.
Sizce bu boyutta bir yasaklama sonucu Türk müziğinin eğitiminde ve aktarımında herhangi bir aksama yaşanmış olması mümkün mü? 1930'lu yıllardan itibaren alaturka alanında daha az sayıda veya daha vasat müzisyenler mi yetişmiştir?
Gerçek şu ki, bu yasaklar o dönemde "Türk müziği" namına elimizde........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein