menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sen yazdın ama, böyle buyurdu yapay zekâ!

16 2
31.10.2025

Diğer

31 Ekim 2025

Ülkemizde “yoğunum” diye kullanılan ve çok işi olmak, sıkışık olmak anlamına geldiği düşünülen bir kelime var. Yani “muhallebi kıvamındayım” denmek isteniyor! Daha vahimi de var: “Gündem çok yoğun!” Belki de bu yapış yapış duruma karşılık geldiği düşünülen kelime, içinde bulunduğumuz karmaşayı iyi yansıtıyordur, bilmiyorum.

Bildiğimiz, daha doğrusu bildiğimizi sandığımız konulara biraz olsun mesafe kazanmak her zaman “daha doğrusu”nu ortaya koyar.

Devlet kanalının dijital yayın platformunun (Tabii) lisansının olmaması; aktrislik-aktörlük denilen mesleğin “kutsal” sayılıp sayılmayacağı (mesela Diyanet İşleri memurluğu “kutsal” bir meslek mi? Bilmiyoruz); İngiliz ajanı suçlamasına maruz kalanların bulunduğu bir ülkede, ekonominin başındaki yetkilinin İngiliz vatandaşı da olması; üniversite (Hacettepe) içinde palalı arkadaşların öğrencilere saldırdığı bir coğrafyadayız.

Coğrafya demişken… Sadece iklim değişikliği ve özellikle aşırı ısınma nedeniyle dünyada sadece son 1 yılda hayatını kaybeden insanların sayısı 546 bin! Bu hafta Küba, Jamaika ve Haiti’yi çarpan Melissa kasırgası (saatteki hızı 300 km.), insanlık tarihinde kaydedilmiş en şiddetli fırtınalar arasında ilk 3’e giriyor. Yeraltı tetkikleri, Kuzey İtalya ve Orta Avrupa’daki Alp dağları kuşağında bulunan volkanik birikimin şimdiye kadar görülmemiş bir ölçüye ulaştığını gösteriyor.

“Bütün bunlardan daha elim ve vahim olmak üzere” diyebileceğimiz bir gelişme ise, yapay zekâ denilen durumun insan hayatını neredeyse ele geçirmek üzere olması. Bu işin tepe noktası Nvidia adlı şirketin piyasa değeri 5 trilyon USD olarak açıklandı. Şu an dünyanın en kıymetli şirketi.

“Ey ay” derken…

Şimdi, tekrar gelelim bu yapay zekâ konusuna. Aslında yazmayacaktım ama mecburum. Danıştığım birkaç arkadaşım da “yazma yahu” falan dedi ama, ne kadar gizlenebilir? T24 platformunda şimdiye kadar yazdığım 10 yazıyı, bu işlerden anlayan bir arkadaşım yapay zekâ programına yükleyerek yeni bir yazı oluşturmasını istedi. Yazı geldi. Hafif küçümseyerek okumaya başladım. İlk birkaç cümleden sonra “fena diil valla” diye düşündüm. Sonrasında ise… Evet, sonrası çok fenaydı! Yani o kadar iyiydi ki, ben bu kadarını yazamazdım! 35-36 yıllık bir editör olarak şunu deme hakkım var: yapay zekânın yazdığı yazı benimkilerden daha etkili ve daha kaliteliydi!

Biraz uzun olduğu için, çeşitli kısımlarını aşağıya alıyorum (en iyi yerlerini sansürledim!):

…işte bu metin geldi

Türkiye’nin en ağır, en yıkıcı, en aptal cümlesi bu. Bu cümleyi eden şahıs -ister emekli memur olsun, ister plaza çakalı, ister Bakan, ister ‘devrimci dayanışmacı abi’- aslında şunu söylüyor: “Ben sorumluluk almak istemiyorum. Hesap vermek de istemiyorum. Değişim lafını severim ama değişimi benden talep etmeyin. Siz değişin, ben aynen devam edeyim.” Bu cümlenin yanına bir de daha yeni çıkardığımız versiyon var: “Ne yapalım, coğrafya böyle.” Hani sanki hepimize doğduğumuz anda Kader-i İlahi Bakanlığı’ndan bir tebliğ verilmiş gibi. “Sevgili vatandaş, bundan böyle seni liyakatsiz, görgüsüz, açgözlü, korkak ve ahlaksızlar yönetecektir. Sen de buna uyum sağlamak zorundasın. İsyan yasaktır. Rica ederiz.” … Şimdi sahneye gel. Bu ülkenin “insan malzemesi” denilen şey var ya… Ağız dolusu kullanıyoruz bu tabiri. “Bizim insan malzemesi bu.” Bir: İnsan malzemeyse, onu kim........

© T24