Şehit anası azarlamak, tehcir dememek ve Dersim tartışması
Diğer
21 Kasım 2025
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Güzel ve şizoid ülkemiz, her gün toplumsal-siyasal literatüre yeni eylemler, yeni deyimler, yeni yaklaşımlar katarak yoluna devam ediyor. Bu kadar dinamik-dinamit bir memleket, tarihte bu kadar uzun süre var olmamıştır; inşallah daha nice bin yıllara koşacağız.
Tabii koşarken kimi yol kazaları da kaçınılmaz. Bunların arasında “bilinçli kazalar” da epey fazladır yurdumuzda malum. Ancak devletin üst makamlarında bulunan kimi bakanların kimi sözleri zaman zaman eğlenceli zaman zaman acı-trajik olabiliyor. Geçen hafta bir şehit cenazesinde, daha önce şehit düşmüş Ayhan Akbaba’nın annesi Pakize Hanım’a “Burası yeri değil; hadsizlik yapma. Hadsiz konuşma, burada cenaze var. Sen şehit anasısın o kadar” diye çıkışılması elbette kabul edilemez. Şehit yakınlarının yeri başımızın üstüdür; üstelik her durumda. Eğer bir devlet görevlisi, uygun görmediği bir davranış varsa, şehit yakınının yanına gider ve ona özel olarak düşüncesini söyler. Herkesin arasında azarlamak ayıp ötesi bir davranıştır.
Eğlenceli olan ise Millî Eğitim Bakanı Yusuf Bey’in demeci. Türk Akademisi’nin 15. yılında yaptığı konuşmasında kendisi şöyle dedi: “Bu tarihi hep beraber her alanda yeniden yazmak ve bu birlikteliğin gelecek kuşaklara sirayet edecek şekilde devam etmesini sağlamakla mükellefiz.”
Artık bu metinleri kim yazıyorsa, “tarihi yeniden yazmak” ve “sirayet etmek” gibi iki ifadenin olumlu-müspet anlamda kullanılamayacağını belli ki bilmiyor. Sayın Bakan, ayrıca çeşitli komisyonlar kurulduğunu söylüyor; bunlardan birinin adı “Gönül Coğrafyamız Komisyonu.” En tepedeki resmî eğitim kurumundaki bir çalışma grubunun ismi bu! Bilimsel bulmayabilirsiniz ama, bakanlığın da bilimsel çalışmaların yanı sıra biraz duygusal desteğe ihtiyacı var!
“Atalarımızın yazdıklarının bilimsel literatüre kazandırılmasındaki eksiklik, bizim eksikliğimiz” gibi gerçekten isabetli bir saptamadan sonra kendisinden şu cümleleri duyuyoruz: “Emperyal çağrışımlar yapan coğrafi yer isimlerinin değiştirilmesi bunlardan bir tanesiydi. ‘Ege Denizi’ yerine Lozan’daki adıyla ‘Adalar Denizi’ ifadesinin kullanılması, tehcir ifadesi yerine ‘Sevk ve İsyan Kanunu” ifadesinin kullanılması gibi çok önemsediğim, çocuklarımızın, gençlerimizin bilinçaltlarını belirleyen önemli değişiklikleri programımız içerisinde yaptık, yapmaya da devam ediyoruz.” Sayın Bakan’ın cümlenin sonundaki psikiyatrik yaklaşımı ayrı bir husus; ancak bu batıdaki denize “Ege” diyen Yunanlar malum biz gelmeden önce de oradaydı. Ayrıca........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
John Nosta
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein