Yaratıcılık, tutku, şans ve gerçeklik
Diğer
T24 Haftalık Yazarı
28 Temmuz 2024
Bilim insanlarının çoğu doğası gereği eleştireldir, ancak hiçbiri bu alanda Wolfrang Pauli kadar olamaz. Bununla birlikte Pauli, bilime yaptığı katkıların büyüklüğü ile bilim insanları arasında en çok saygı duyulan ama keskin dilinden ötürü de en çok korkulandı.
Fizikçilerin birçoğuna göre o, fiziğin vicdanını temsil ediyordu. Yeni teorileri denetleme görevi onun doğal göreviydi; öngörülerin ve yeni fikirlerin tutarlı olması ondan sorulur ve bu genel kabul gören sorumluluğu nedeniyle eleştirileri de keskindir. Standartlara uymadığını düşündüğü bir konuda artık klasik olmuş bir jargonu vardır:
"Bu doğru değil. Bu yanlış bile değil."
Dahası Pauli'nin çevresindeki herkes için özel yakıştırmaları vardır. Ona göre Oppenheimer tanrının yeryüzünde yürüyen karikatürü gibidir. Richard Feynman bir gangster gibi konuşmakta ve bazıları da Papa'nın korosunda üyedirler; burada Papa, elbette Niels Bohr olmaktadır.
Wolfgang Pauli, 25 Nisan 1900'de Viyana'da doğar. Münih Üniversitesi'nde Arnold Sommerfeld'in en gözde öğrencisidir; 1921'de doktora derecesini alır ve bir yılını Göttingen Üniversitesi'nde Max Born'un asistanı olarak, bir yılını da Kopenhag'da Niels Bohr'un yanında geçirir.
Ama hayat 1930'lu yılların başında, onun için dışarıdan görüldüğü kadar kolay ve eğlenceli değildir.
Annesinin intihar etmesi onun Katolik Kilisesi ile bağının kopmasına neden olur ve bu sırada sorunlu bir evlilik yaşamıştır.
Bu zor döneminde Pauli'nin sıkıntılarını dağıtmasına yardımcı olan tek şey fiziktir ve o da tüm ilgisini fiziğe yönlendirir.
O sıralarda bir fizik problemi özellikle dikkatini çeker.
Bu, radyoaktif bir çekirdeğin beta ışını salması sırasında ortaya çıkan bir sorundur ve birçok bilim insanı ilintili iki soruya yanıt bulma yarışı içindedirler.
Nasıl olur da pozitif yüklü bir çekirdek, negatif yüklü bir elektron atar?
Ve nasıl olur da fırlatılan elektronlar farklı enerjilere sahiptir?
Bilim insanları ilk soruya açıklama getirirler; derler ki: Bir radyoaktif çekirdeğin içinde bir nötron bir protona dönüşür ve bunun sonucunda bir elektron üretilir. Çekirdek fazla enerjisini bu elektron olarak atar.
Ancak tuhaf olan şey, fırlatılan elektronların her zaman aynı enerjiye sahip olmamasıdır. Bu bir eneji korunumu ihlali demektir.
Pauli aylarca bu beta bozunumu sorunuyla boğuşur. Bulduğu çözüm oldukça gariptir: "Belki beta bozunmasında elektron yalnız değildir ve beraberinde başka bir parçacık daha vardır. Ancak bu parçacık kütlesizdir, dahası elektrik yükü de yoktur ve dolayısıyla maddenin içinden durdurulmadan geçebilme yeteneğine sahiptir."
Pauli, öngörüsüne kendi bile şaşırır: "Korkunç bir şey yaptım" der; "asla tespit edilemeyecek bir parçacık varsaydım".
Ama sorun çözülmüştür. Pauli, bu varsayımsal parçacığa "nötron" adını verir. Ancak 1932'de protonun yüksüz karşılığının (nötron) keşfiyle İtalyan fizikçi Enrico Fermi onu minik nötron anlamına gelen "nötrino" olarak yeniden adlandırır ve bu varsayımsal parçacığın adı nötrino olarak kalır.
Aradan 20 yıl geçer.
Frederick Reines, New Jersey'deki bir konferansa gitmektedir ancak uçakta bir motor sorunu ortaya çıkar ve uçak Kansas City'de mola vermek zorunda kalır. Uçakta, Reines'in tanıdığı ancak yakın ilişkisi olmayan Clyde Cowan da vardır. Mola sırasında iki bilim insanı........
© T24
visit website