İskambil kağıtlarından bir kule
Diğer
07 Şubat 2025
Taksim Spiral/Erdal İnci
Altı yedi yaşlarında bir çocuk, galerinin içinde koşarak yanımdan geçti ve az önce baktığım “Flowers Serisi” adlı resmin önünde durdu. “Anneeee” diye seslendi, “işte ben bu dünyanın içinde yaşamak istiyorum.”
Dönüp resme bir kez daha baktım. Kendimi galerideki farklı dönem, üslup ve yaklaşımlardaki resimlerin içine yerleşmeye çalışırken buldum.
Oysa yarım saat öncesinde Söğütlüçeşme Metro İstasyonu’ndan Müze Gazhane’deki sergiye doğru yürürken sanatın; hayatımızın günlük akışının kıyısında öylece asılı kaldığını düşünüyordum. Galeride çoğunluğu çocuk ve ebeveynlerden oluşan hatırı sayılır bir kalabalık vardı. Sonraki gün gezdiğim Galeri Eyüpsultan için de durum farklı değildi. Yeni insan profilleriyle birlikte sanat tüketicisinin arttığını söyleyebilir miyiz? Okulların tatil dönemi ya da girişlerin ücretsiz olması da artış nedenlerini etkileyebilir fakat bu coğrafyanın ağırlaşan yerçekimi ve atmosferik basıncı, sanata sığınmak için en önemli neden olabilir.
Birkaç gündür Taviloğlu Koleksiyonu’nu gezmeye çalışıyorum. Kolay değil, İstanbul’un yedi farklı yerinde ve ağırlıklı olarak resimlerden oluşan, geleneksel ve çağdaş 2 bin 412 eser. Önüme bir haftalık zaman koymuştum.
İlk olarak evime yakın olduğu için Haliç Tersanesindeki İstanbul Sanat’ı seçtim. Açık söylemek gerekirse başlangıç için yanlış seçim. Koleksiyonerin neden küratöryal bir seçkiye izin vermediğini ne var ne yok her şeyi sergiletmek istediğini buradan anlamak zordu. Sahip olduğu bütün eserleri kamuya açarken öncelikli amacı kendi kişisel tatmini miydi? Kompulsif bir bozuklukla ilgili olabileceğini düşünmedim dersem yalan olur. Böyle düşünmemin nedeni; o galeriye özgü seçki, eski dönem resimlerin bazılarındaki kararmalar, yüksek sıcaklık ve hatta bazı işlerin üzerine doğrudan üfleyen klimalar olabilir. Bu sonucu çıkarmak için henüz erken olduğunu düşündüm. Daha görülecek altı sergi vardı. Zaten ilk galeri koleksiyonerin hikâyesine dair fazla şey anlatmıyordu. Eser seçimi, koleksiyonun genel amacına ilişkin pek ipucu vermiyordu.
“İzlediğimiz Manzaralar” başlığıyla iki kata yayılan serginin giriş katı peyzaj ve natürmortlara, ikinci kat ağırlıklı olarak çağdaş sanatçıların farklı disiplinlerdeki işlerine odaklanıyor. Doğa tasvirlerinin Türkiye resim tarihindeki ilk örnekleriyle karşılaştığınız sergi bitiminde koleksiyonerin hikayesinin kendisi, ailesi ve dostları tarafından anlatıldığı videoyu yarısından itibaren izlerken önyargılarım değişti. Bütün koleksiyonu görmeden fikir yürütmek çoktan anlamsızlaşmıştı. Sonraki günlerde serginin diğer bölümlerini görünce bunu daha iyi anlayacaktım
İkinci durak Mecidiyeköy’deki Tarihi Likör Fabrikası. Kent olgusunun yoğun biçimde yer aldığı bu tarihi mekânda ağırlıklı olarak çağdaş sanatçılar yer alıyor. Daha önce Ömer Koç ve Borusan Contemporary koleksiyonlarında da yer alan sanatçı Erdal İnci’ye ait “Galata Köprüsü” ve “Taksim Spiral” adlı video yerleştirmelerinin önünde biraz uzun takılıp kaldığımı........
© T24
