Onur Yaser Can davasında polisler için yine bozma ve “cezasızlık”
Diğer
11 Aralık 2025
Onur Yaser Can
10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü geride kaldı.
11 Aralık’ta, bugün, bundan tam 15 yıl önce ölüme sürüklenen Onur Yaser Can’a işkence yapan, işkence yapıldığını gizlemek için evrak değiştiren polislerin yargılandığı davanın duruşması var. “Bu duruşma da nereden çıktı, hangi nedenle, hangi davanın?” diye soranlar olacaktır.
Hemen söyleyelim… Yargıtay, bu kez evrakta sahtecilik yapan polisler hakkında verilen cezaların bir bölümünü bozdu. Zaten aldıkları ceza nedeniyle bir aydan kısa bir süre cezaevinde kalan ve bundan sonra da İnfaz Yasası nedeniyle cezaevine girmeyecek olan polislerin cezası daha da hafifledi. Şimdi İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi, bozma kararı uyarınca bu davayı yeniden karara bağlayacak.
Özeti bu.
Ancak 15 yılda öylesine acı olaylar yaşandı, bu acı olaylar yaşanırken polislerin korunması için öyle işler yapıldı ki bilmeyenler için en baştan tekrar anlatmak, bilenler için yeniden anımsatıp, son gelişmeleri bu yaşananlar üzerinden aktarmak gerekiyor.
* * *
2 Haziran 2010'da narkotik polisi, ODTÜ Mimarlık Fakültesi öğrencisi Onur Yaser Can'ı gözaltına aldı. Yasaya göre esrar kullanmak suç değildi ama ne yapsa, sadece kullanmak amaçlı aldığını anlatamadı.
İlk ifadesi alınırken sorguya avukat çağrılmadı, ailesi de aranmadı.
Çırılçıplak soyuldu, dövüldü, işkence gördü. Polise yalvaran gençlerin sesleri dinletildi Onur Yaser'e. Muhbirlik yapması isteniyordu. Onur Yaser, anlamıyordu. Kurtulduğunu sandığı anda, "yeniden görüşeceğiz" denildi, korku kalbini kapladı.
Doktor muayenesinden önce ifade tutanakları imzalatılmadı, muayene sırasında polis de girdi odaya. Muayene bitince okumasına izin verilmeden tutanaklar imzalatıldı. İşkence gördüğünü kanıtlayacak araçlar elinden alındı.
Serbest bırakıldıktan sadece bir gün sonra yeniden emniyete çağrıldı. Korkuyla gittiği emniyetten çıktıktan sonra da takip altındaydı.
İfadeleri alabilmek için bir avukata başvurdu. Ancak ifadeleri avukatı da alamadı. Emniyetten, imzası eksik olduğu gerekçesiyle yeniden çağrıldı.
Yeniden ifadeye gitmesi gereken günün akşamında, 23 Haziran 2010'da oturduğu apartmanın 3. katından kendini boşluğa baktı.
İntiharın ardından geçen 11 ayda, dosyayı 3 ayrı savcı aldı. İşkence iddiaları araştırılırken, sadece emniyetin giriş-çıkış kayıtlarına bakıldı. İşkence iddiası "takipsizlik" kararıyla kapatıldı.
Onur Yaser Can'ın ifadelerinin emniyette değiştirildiği ise netti, buna rağmen tutanağı neden imzaladığı da araştırılmadı, işkence ihtimali akla bile getirilmedi.
İki polise sanki değiştirdikleri önemsiz bir belgeymiş gibi, "evrakta sahtecilik"ten dava açıldı. - Polis ifadelerine göre ise "Yaser çırılçıplak soyulmuş ama nazik davranılmıştı."
İki polis, indirimli cezalar ve 1 gün aylıktan kesinti kararıyla kurtardı. Yargıtay kararı bozdu.
Onur Can'ın annesi Hatice Can da yapılanlara dayanamadı. 2 Mart 2014'te yaşamına son verdi.
Baba Mevlüt Can ve kızı Ezgi Sevgi Can, artık iki "cinayet"in hesabını sormak zorundalardı. Mevlüt Can, bu acılara 9 yıl dayanabildi. Yaşamını kaybetti.
İki polis, bir aile yok olduktan ve 9 yıl süren yargılamadan sonra indirimli biçimde ceza almış, 6 yıl 5 ay hapse mahkûm edilmişti. Mahkeme, bu kararla birlikte, işkence evrakını değiştiren 5 kişi ile ilgili suç duyurusunda da bulunmuştu. Ancak valilik, mahkemenin suç duyurusuna rağmen iki kez soruşturma izni talebini geri çevirdi. Sonunda, avukat Mehmet Ümit Erdem'in kararlara yönelik itirazı üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi tarafından 11 yıl sonra soruşturmaya izin verildi.
Ancak suç duyurusu da eksikti. Zira mahkeme, işkence yapıldığını gizlemek için evrakın değiştirildiğini kabul ediyordu, ancak işkenceden suç duyurusunda bulunmuyordu.
İşkence kısmı eksikti ancak idare mahkemesinin kararı sonucunda, İstanbul Başsavcılığı,........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
John Nosta
Daniel Orenstein
Rachel Marsden