menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Katliam dosyasını “itinayla” kapatmak: Hayat gerçekten güzel midir?

53 29
20.11.2025

Diğer

Görüntülemek istediğiniz sayfa mevcut değil. Tıkladığınız bağlantı hatalı ya da aradığınız sayfa yayından kalkmış olabilir.
Anasayfaya dönmek için buraya tıklayınız

20 Kasım 2025

Ümraniye Cezaevi’ndeki mahkumlara, basının, kalabalığın önünde anons yapılıyordu:

“Teslim olun. Hayat güzeldir, yaşamak güzeldir.”

Yıllar sonra ortaya çıkan, o dönemde cezaevinde yaşananlara tanık olmuş bir uzman çavuş ise şunları anlatıyordu:

“Mahiyetini bilmediğim ve envanterimizde bulunmayan değişik gaz bombaları ile müdahale edilmiştir. Uzun süredir teşkilat içinde bulunuyor olmama rağmen daha önceden hiç görmemiş olduğum özel otomatik tabancalar ile tutuklu ve hükümlülere karşı müdahale yapılmıştır. Bayan tutuklu ve hükümlülerin bulunmuş olduğu koğuştan kapılara vurulmak suretiyle teslim olmak istediklerini, dışarıya çıkmak istediklerini, kapıyı açmamızı istediler, fakat amirlerimizden herhangi bir emir almadığımız için bu duruma müdahale edemedik. İtfaiye de müdahale etmedi. Rütbeli arkadaşlar, yangından korunmak için yaş battaniye attıklarını söylediklerini ancak battaniyeleri suya değil, yanıcı maddelere batırdıklarını anlattı."

Hayat güzel midir?

* * *

19 Aralık 2000’de, Türkiye genelindeki 20 cezaevine eşzamanlı olarak, o dönem “Hayata Dönüş Operasyonu” adı verilen operasyon düzenlendi.

Bilanço ağırdı. İkisi asker, 32 kişi yaşamını yitirdi.

Cezaevindeki insanların bir bölümü yanarak, bir bölümü vurularak, bir bölümü ağır işkence izleriyle yaşamını kaybetti. Ölen iki askere cezaevinden ateş açıldığı söylendi ancak adli tıp raporları bunun doğru olmadığını ortaya koydu. Kimin vurduğu meçhul!

O dönem F tipi cezaevlerinin inşaatı bitmişti. Devlet, F tipi cezaevlerinin koşullarının iyileştirilmesi konusunda pazarlık yapıyor görüntüsü vererek operasyona hazırlanmıştı.

Anlı şanlı nice yazarımız, F tipi cezaevlerine düzenlenen “gezilerden” sonra, böyle bir ortamda rahat rahat okuyup yazabileceklerini köşelerinde anlattılar. F tipi cezaevleri cennetti onlara göre!

Bir bölümü gerçekten sonradan F tipi cezaevinde yatmak zorunda kaldı. Kitaplarında “cehennem” tasviri yaptılar.

Bugün “kuyu tipi” cezaevleri F tiplerine rahmet okutacak nitelikte.

12 Eylül’den bu yana uygulanan “ıslah planının” geldiği son aşama!

* * *

Operasyonla, örgütlerin hükümlü ve tutuklular üzerinde kurduğu, “ölüm orucu” baskısının kırılacağı söylenmişti.

Ölüm oruçları, operasyonla birlikte açılan F tipi cezaevlerinde kitleselleşerek 2007’ye kadar devam etti. 300’ü aşkın insan öldü.

Operasyonda, insan haklarına tamamen bağlı kalındığı açıklandı. Buna karşılık, bazı örgüt mensuplarının operasyonu durdurmak için kendilerini yaktığı söylendi.

Bazı cezaevlerinde kendini yakanlar oldu gerçekten. Kim oldukları da arkadaşları tarafından açıklandı.

Ancak kalanlar için öyle değildi.

Öyle olmadığını devletin tek uzman saydığı İstanbul Adli Tıp Kurumu’nun Bayrampaşa Raporu ortaya koydu.

Cezaevine yönelik operasyonda yaralananlar, ağır yanık tedavisi görmek zorunda kaldılar. “Bizi diri diri yaktılar” diye açıklamışlardı yaşadıklarını.

Jandarma Genel Komutanlığı, "Jandarma Genel Komutanlığı envanterinde kimyasal silah bulunmadığı, operasyonun yapıldığı tarihte de sadece toplumsal olaylar ve cezaevi olaylarına müdahalede kullanılan göz yaşartıcı gaz ve gözyaşı ve hapşırma etkili biber gazı bulunduğu tespit edilmiştir" açıklamasını yapmıştı.

Buna karşılık Adli Tıp raporu açıktı. Şöyle diyordu raporda:

“30 metreküplük bir kapalı alanda 20 gram CS maddesi kullanıldığında, öldürücü dozaj süresi 38.1 dakikadır. C1 koğuşunda bulunan gaz bombalarında 35 gram CS maddesi bulunmuştur. Sadece bu koğuşta 45 adet gaz bombası kullanılmıştır. C1 koğuşunda öldürücü dozun çok üzerinde gaz etkisi açığa çıkmıştır."

Daha da basitleştirelim.

Koğuşlarda bulunan, kaçma şansı olmayan, silahları bulunmayan insanların üzerine cezaevinin........

© T24