Genç tiyatro kolektifi Reka, ‘Jonas’la Evlenmek’ için fon kampanyası başlattı
Diğer
13 Eylül 2025
Jonas’la Evlenmek'in oyuncuları Ceren Kaçar, Görkem Örskıran, Senay Arslan, Ezo Şara Uray, (soldan sağa)
Kadir Has Üniversitesi Film ve Drama programında tanışan oyun yazarı Aslı Ekici ile oyuncu-müzisyen Ceren Kaçar, yönetmen Rıza Efe Reis ve oyuncu Görkem Örskıran’la bir araya gelerek yaklaşık dört yıl önce Reka Kolektif’i kurdu. Daha sonra oyuncu-hareket tasarımcısı Senay Arslan’ın ile Ezo Şara Uray ve Umutsu Rişvanlı’nın da katılımıyla genişleyen ekip, psikoloji, sosyoloji, hukuk ve edebiyat gibi farklı disiplinlerdeki birikimlerini sahneye taşıdı; hiyerarşiden uzak, dayanışmacı bir üretim modeli benimsedi.
Reka Kolektif, Türkiye’de bağımsız tiyatro yapmanın tüm zorluklarına rağmen idealist ve inatçı bir duruş sergiliyor. Ekip üyeleri geçimlerini sağlamak için dizi oyunculuğundan çocuk oyunu yazarlığına dek farklı işler yapıyor. Bununla birlikte kazandıkları her kuruşu yeni oyunlarının teknik ihtiyaçlarına harcamaktan çekinmiyorlar. Büyük prodüksiyonların tekelleştiği bir ortamda kendi alternatif sahne dillerini ve kuşaklarının dertlerine tercüman olan hikâyelerini yaratmaya odaklanıyorlar. Prova sürecinden dekor taşımaya kadar tüm yükü eşit şekilde paylaşarak “tiyatrodan para kazanılmaz” algısına meydan okuyan ekip, prova odasından sahneye dek her fikre ve kimliğe açık kapsayıcı bir yaratım atmosferi kuruyor. Bu kolektif yaklaşım, ortaya koydukları işlerin özgünlüğüne de yansıyor.
İlk oyunları Aşalım Bunları, GalataPerform’un Yeni Metin Festivali’nde prodüksiyon desteğiyle prömiyer yaptı ve üç sezon boyunca sahnelenerek Reka Kolektif’e Tiyatro Eleştirmenleri Birliği’nin “Yılın Genç Ekibi” ödülünü kazandırdı. Şimdi ise kolektif, ikinci oyunları Jonas’la Evlenmek ile 19 ve 20 Kasım’da İKSV’nin düzenlediği İstanbul Tiyatro Festivali’nde prömiyere hazırlanıyor.
Göç etme arzusu ile memlekette kalma inadı arasında sıkışan genç bir kuşağın çelişkilerini mizahi bir reality şov formatında irdeleyen Jonas’la Evlenmek, günümüz Türkiye’sinde birçok gencin yaşadığı çıkmaza ayna tutmayı hedefliyor. Ayrıca ekip, Eylül ayında İstanbul Fringe Festivali’nde düzenleyecekleri Hangi Yıldayız Biz? adlı performatif parti ile tiyatronun sınırlarını alışılmış mekânların ötesine taşımaya hazırlanıyor. Tüm bu üretimleri hayata geçirebilmek için başlattıkları kitle fonlama kampanyasıyla da izleyiciyi yalnızca seyirci değil, yaratım sürecinin destekçisi olmaya davet ediyorlar.
REKA KOLEKTİF’E DESTEK OLMAK İÇİN TIKLAYIN
Reka Kolektif'ten Ekici ve Kaçar; kuruluş hikâyelerini, alternatif ve dayanışmacı üretim modelini, Aşalım Bunları’ndan Jonas’la Evlenmek’e uzanan oyun serüvenini, maddi zorluklara rağmen sürdürdükleri idealist tavırlarını, seyirciyle kurdukları kapsayıcı ilişkiyi, fon arayışlarını ve geleceğe dair projelerini T24’e anlattı.
- Reka Kolektif nasıl doğdu?
Ceren Kaçar: Kolektif olarak bir araya gelişimiz Kadir Has Üniversitesi Film ve Drama Bölümü'nde oldu. Oyunculuk öğrencileri olan Görkem Örskıran ve ben; yazarımız Aslı Ekici ve yönetmenimiz Rıza Efe Reis ile buluştuk. Daha sonra hareket tasarımcısı olarak Senay Arslan da aramıza katıldı. İçinden geçtiğimiz dönem, ana akım dünyanın karşısında kendine alternatif bir yol çizmenin zorunlu olduğu bir süreç. Bu durum her alanda geçerli olsa da sanat alanında daha cesur olmak gerektiğini birbirimize hatırlattık. 20'li yaşların getirdiği "kendimize nasıl bir yer bulacağız" kaygısından, kolektif üretim ve dayanışma temelinde, hiyerarşisiz ve yatay bir yapıyla çıkmaya karar verdik.
Yola çıktıktan sonra ilk oyunumuz Aşalım Bunları’nın araştırmalarına başladık. Çoğumuzun sosyal bilimler geçmişi var: Ben sosyoloji, Görkem hukuk, Aslı psikoloji ve Efe İngiliz dili ve edebiyatı mezunu. Akademik tartışmalar, okumalar ve kavramsal araştırmalar üzerinden ilerlerken, "Bunların sahne dilini nasıl kurarız?" sorusuyla tiyatro bağlamında disiplinler arası bir yolculuğa çıktık. İlk oyunumuz, GalataPerform’un Yeni Metin Festivali'nde prodüksiyon desteği alarak prömiyer yaptı ve üç sezon devam etti. Geçen sene Tiyatro Eleştirmenleri Birliği'nden "Yılın Genç Ekibi" ödülünü aldık. Bu sezon Aşalım Bunları’nın son temsillerini oynayacağız ve yeni oyunumuz Jonas’la Evlenmek’in hazırlıklarına devam ediyoruz.
Aslı Ekici: Ayrıca, Kadir Has Üniversitesi'nde bizimle birlikte oluşan Yaratıcı Enstitüler Platformu da bağımsız projelere destek vermeye başladı ve ilk oyunumuz için oradan da bir destek aldık.
- Peki bu süreçte hayatınızı idâme ettirebilmek adına neler yaptınız?
Ceren Kaçar: Hayatımızı idame ettirebilmek için hepimizin kendine has çözümleri var. Ben şu anda bir dizide oynuyorum. Aslı, farklı metinler yazmaya, çocuk oyunları kaleme almaya ve yönetmen yardımcılığı yapmaya devam ediyor. Genel olarak hepimizin ana hedefi, sanat alanında üreterek para kazanmak ve bu yolla kendi bireysel hayatlarımızı fonlamaktır.
Aslı Ekici: "Nasıl çalışıp para kazanırken burada üretmeye devam edebiliriz?" sorusu sürekli gündemimizde ve bu arayışımız hiç bitmiyor.
Ceren Kaçar: Ben de şunu ekleyebilirim: Reka Kolektif’in kasasını ben tutuyorum ve Reka Kolektif’in kasası bugüne kadar hiç artıda bulunmadı. En çok övündüğümüz şey, eksiye düşmemiş olmamız. Bugüne kadar oynadığımız oyunlardan hiçbir zaman hiç kimse kaşe almadı.
Bütün yaratıcı ekip, oyuncular, teknik insanlar, kazandığımız her şeyi aslında oyunun teknik ihtiyaçlarına harcadı. Depolama, nakliye, dekor, kostüm, sahne kiraları, maalesef çok yüksek sahne kiraları gibi bedellere harcandı. Bu sefer oyunu yaparken aslında biraz daha şeye odaklıyız: En azından, mesela, sahne kirasıyla ya da depolama ve nakliyeyle ilgili biraz daha hazırlıklı bir şekilde bu engeli aşmak istiyoruz. Çünkü kişisel hayatlarımızda bütün bunlar bize maalesef çok fazla yük oldu.
Biz biraz şöyle bakıyoruz: Dışarıda tiyatrodan para kazanabileceğiniz bazı büyük prodüksiyonlar var. Fakat ne kadar kapsayıcı metinler ürettikleri veya ne kadar bizim jenerasyonumuzun ve kendi ilgilenmek istediğimiz temaların üzerinde oyunlar yaptıkları konusunda çok emin değiliz.
Türkiye’de, o ekonomik kriz zamanlarında alt sınıf ve üst sınıf arasındaki o orta alanın hızlı bir şekilde yok olması gibi bir durum var. Bu sanat alanında da böyle; yani alternatif olanın yok olduğunu, ara renklerin silindiğini görüyoruz kriz zamanlarında. Biz burada bir inadın içindeyiz aslında. Bunu var etmeye yemin etmiş yedi kişiyiz ve bu yolda büyük bir ısrarla, ekonomik ve manevi anlamda her türlü zorluğa göğüs gererek bu yolu yürüyeceğiz.
Aslı Ekici: Mücadele ettiğimiz şey sadece böyle nitelikli ya da alternatif sanatsal üretimlerde bulunmak değil, "Tiyatrodan para kazanılmaz" ya da "Biz zaten başka işler yapmak zorundayız" algısını kırmaya ne kadar uzak olduğumuzu bilsek de "Buraya acaba nasıl bakabiliriz?" konusunu çok tartışıyoruz.
Yani "Neden mesela üretimi destekleyen sanatçı fonları yok denecek kadar az?" diye sürekli bunun çalışmalarını yürütüyoruz bir taraftan.
Çünkü "Tiyatrodan para kazanılmaz"ı kabul edip, ondan sonra gittikçe vasatlaşan ve niteliksizleşen bir akışa dönünce, o zaman bir şeylere inat eden ama bir dakika, hani biz ne için, kim için ya da hangi değerimize beslendiğimiz hangi kaynakta inat ediyoruz diye yabancılaşan bir atmosfer, ekosistem var şu an. O yüzden orayı da hep aktif tutmaya, orası için mücadele etmeye de özen gösteriyoruz diyebiliyorum.
- Siz üretim yaparken nelere dikkat ediyorsunuz?
Ceren Kaçar: Kapsayıcılık bizim için çok önemli bir başlık aslında. Bugün bu başlığın altında sizin aklınıza gelebilecek her şeyin aslında prova odasında kabul görmesini istiyoruz. Yani bir ötekileştirmenin, dışlanmanın olmadığı, herkesin kendi kimliğini özgürce prova odasında var edebildiği bir atmosfer hayal ediyoruz ve bunun için çalışıyoruz.
Aslı Ekici: "Hadi tiyatro yapalım" diye aslında tiyatro yapmaya karar vermedik. Yani üretim sürecimizde neye dikkat ettiğimiz, çalışmaya başladığımız yerdeki dinamikle ortaya çıktı ve orası da sorunuzun cevabını veriyor bence. Birbirimizi dinlemek, o anda başımıza ne geliyor, hayatta nerelerde sıkışıyoruz? Hem politik olarak, hem kişisel olarak, hem de kendi potansiyellerimizi gerçekleştirme adına Türkiye’de 20’li yaşlarda yaşayan gençler olarak nerelerde sıkışıyoruz?
Bunu birbirimizle hafiflettiğimizi gördük. Her buluşmamızda bu durum biraz daha hem hafifleyip hem kendimizin güçlendiğini gördük. O yüzden de böyle üç-dört yıldır bir arada olmamızın sebebi, aslında "Hadi tiyatro yapalım, hadi bir oyun daha, para kazanalım" ya da "Şöyle sanatçılar olalım" değil de gerçekten yaşamayı kolaylaştırıyor bizim bir arada olmamız Türkiye’de.
Üretirken de buna dikkat ediyoruz; bir arada olmaya devam etmeye, birbirimize bakmaya, dinlemeye, herkesin sesinin odada duyulmasına.
Ceren Kaçar: Tiyatro, son beş-altı yıldır, yapımcıların bu alanda daha farklı ölçeklerde oyunlar üretmeye başlaması ve belli başlı yurt dışı modellerini buraya getirmesiyle endüstrileşmeye çalışıyor. Büyük mekânların da tekelleşmesiyle birlikte.
Bizim için tiyatronun, kayan bant sisteminde üretilen, kapitalist bir ürün olarak ortaya konulan ve herkesin sadece kendi kısmıyla ilgilendiği bir şey olarak görülmesi, işin doğasına çok aykırı. İş, zaten kolektif olarak herkesin her parçasına kendiliğinden bir şey kattığı........
© T24
