Etimesgut'ta "tiyatro vahası": Yaptığımız iş bir anlamda "kentsel dönüşüm"
Diğer
14 Ekim 2025
Uluslararası Kent Tiyatro Festivali Etimesgut Eş Sanat Yönetmenleri Övül Avkıran ve Mustafa Avkıran | Fotoğraf: KentFest fotoğraf ekibi
Uluslararası Kent Tiyatro Festivali Etimesgut, ikinci yılında uluslararası ölçekteki iddiasını büyüterek bu kez 26 yapımla seyirci karşısına çıktı. Etimesgut Belediyesi 100. Yıl Cumhuriyet Kültür Merkezi Ana Salonu’nun yanı sıra yeni açılan Ali Cem Köroğlu Sahnesi’yle birlikte dört farklı oyun alanına yayılan festival, 1–14 Ekim tarihleri arasında tiyatrodan dansa, müzikten çocuk oyunlarına uzanan geniş bir seçki sunuyor.
Geçtiğimiz yılın deneyimini temel alan bu yeni edisyon, hem seyirciyle kurduğu yakın temas hem de yerli-yabancı topluluklar arasındaki dengeyle Ankaralıların özellikle de Etimesgutluların yoğun ilgisiyle karşılandı.
Festivalin sanat yönetmenliğini üstlenen Mustafa Avkıran ve Övül Avkıran, Etimesgut’un kültürel dönüşümünde tiyatronun nasıl merkezi bir rol oynadığını, programın bu yıl nasıl üç kat büyüdüğünü ve bir sanatçı olan Erdal Beşikçioğlu’nun belediye başkanı olmasının kente nasıl etkileri olduğunu T24’e anlattı.
- Bu yılın programından bahsederken ilginin geçen seneye göre nasıl olduğunu öğrenmek istiyorum. Çünkü geçen sene daha kısa bir programdı, bu sene biraz daha uzadı. Biraz bahseder misiniz?
Mustafa Avkıran: Bu yılki programı yaparken, geçen yıl deneyimlediğimiz bir şeyi hayata nasıl geçiririz diye önce Erdal Beşikçioğlu'yla planladık. O da şuydu: Geçen yıl bir tek sahne vardı. Büyük sahne ve o sahnede düşük ölçekli diyebileceğimiz oyunları da sergiledik, sergilemek zorunda kaldık. Fakat bu yıl Erdal'a sorduğumda, bunun çok önemli bir işaret olduğunu düşünüyorum. Çünkü özellikle küçük salon oyunları dediğimiz, hakikaten seyirciye daha dokunan, arasında mesafe olmayan bir program da yapmak istiyorduk.
O yüzden de büyük sahnenin aşağısında, bu kültür merkezi yapılırken nikâh salonu olarak tasarlanmış bir alan vardı. Ama Erdal, "Kültür merkezinde nikâh salonunun ne işi var?" diyerek gayet de manalı ve mantıklı bir şey söyleyerek orayı bir gösteri alanı olarak düşünmüştü. "Burayı hayata geçirebiliyor muyuz bu yıl?" dedim, "Evet" dedi. Hatta ismini de "Ali Cem Köroğlu Sahnesi" koyalım dedi, festivale denk geldi açılışı. Sanıyorum iki aya yakın bir zamanda bir dönüşüm projesi oldu; yani o mekânı bir boş alana dönüştürdük. Ve neredeyse Garaj İstanbul ölçülerinde büyük bir oyun alanı çıktı. Oraya 250 kişi oturttuk. Ama şahane bir "Black Box" (kara kutu) çıktı. Seyirci yerleri, oyun alanları hepsi sürekli her oyuna göre değişebilen, ışığı, sesi her yere taşıyabildiğimiz bir yer çıktı.
Büyük salonda büyük ölçekli oyunları, küçük salonda da küçük ölçekli oyunları olmak üzere ikiye ayırdık. Söyleşilerimizi fuayeye aldık. Workshoplarımız yukarıda, bir kültür merkezinin içinde dört tane oyun alanı çıktı. O yüzden de programımız geçen yıla göre üç kat daha büyük bir program oldu. Daha çok insan geldi. Daha çok seyirci ağırladık. Genel olarak, yani ölçekle ilgili sorunuzun cevabı bu. Ama dönüp baktığınızda gene uluslararası işlerimiz hakikaten çok ince seçilmiş işler oldu. Arjantin'den Avustralya'ya, Tayland'a kadar uzanan bir yelpazede işler gösterdik. Seyircinin reaksiyonu inanılmazdı. Çok iyiydi. İşte az kaldı bitiriyoruz.
- Küresel süreç nasıl işliyor? Yani oyun ve topluluk seçiminde özellikle dikkat ettiğiniz ya da belirlediğiniz temalar oluyor mu?
Övül Avkıran: Aslında tema özellikle koymayı seçmedik. Fakat bizi Garaj İstanbul'dan da tanıyanlar, programları zamanında takip edenler bilirler. Biz hem sanatçı olarak hem de yönetici olarak programlarımızı yaparken şuna dikkat ediyoruz: Sözü olan, dili olan, politikası olan, bugünü sorgulayan, yaşadığı dünyayı sorgulayan işleri yan yana getirmek bizim için önemli bir bilgi. Hareket noktamız bu. Dolayısıyla geçen yıl da, bu yıl da ve bundan sonraki yıllarda da eğer devam edebiliyorsak bu ülke şartlarında, programlarımızın teması olur mu bilmem ama içerikler her zaman mesleki sorgulamalarını sürdüren, sanatsal sorgulamalarını sürdüren, günü takip eden, o günün dünyasıyla derdi olan sanatçıların işleri bizleri heyecanlandırıyor, seçkimizi bu yönde etkiliyor.
- “Kent” kavramı sizin için bu festivalde ne ifade ediyor?
Övül Avkıran: Tabii ki biz her yaptığımız işte, yine de yaşadığımız şehri, ülkeyi, yaşadığımız toprakları önemsedik. Onun üzerinden işleri ürettik. Hep söylüyoruz, hep söylemeye devam edeceğiz. Ancak buradaki festivalin özelinde Erdal Beşikçioğlu önemli bir figürdü. Burada olma sebebimiz Erdal Beşikçioğlu. Bunu da her yerde söylüyorum. Çünkü biz genelde kendi işlerimizi........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein