Barış Atay: Yaşadığımız dünya modern bir Orta Çağ’a benziyor; yönetici kavramları değişti ama tavırları çok da değişmedi
Diğer
15 Mart 2025
Ezgi Çelik ve Barış Atay | Macbeth oyunundan
William Shakespeare’in Macbeth’i, sadece bir iktidar mücadelesi değil, aynı zamanda insan ruhunun derinliklerinde yankılanan bir varoluş krizidir. Gücün gölgesi, hırsın ve korkuların iç içe geçtiği bir karanlığa dönüşürken, insanın kendi kaderi üzerindeki kontrolü sorgulanır. Yönetmen Kemal Aydoğan bu klasik eseri çağdaş bir bakış açısıyla yorumlarken, Macbeth rolündeki Barış Atay ve Lady Macbeth rolündeki Ezgi Çelik’in etkileyici performansları izleyiciyi derin bir iç hesaplaşmaya sürüklüyor.
Kanlı bir iktidar mücadelesinin ortasında kaybolan insan ruhunu sahnede yeniden inşa eden bu çağdaş yorum, izleyiciyi sadece bir tarihsel kurguya değil, günümüz dünyasına da ayna tutmaya davet ediyor.
Aybanu Aykut, Deniz Elmas, Melek Ceylan, Özge Öztürk ve Gözde Kısa'nın hem Macbeth'in cadılarına hem de birçok karaktere büründüğü oyunda, insanın güç hırsıyla yozlaşmasına, kader ile özgür irade arasındaki çatışmasına şahit oluyoruz.
Bu hafta bu köşede, yönetmen ve başrol oyuncularıyla; 16 Mart'ta Moda Sahnesi'nde yeniden tiyatroseverlerle buluşacak Macbeth’in sahneye taşınma sürecini, modern dünyayla kurduğu bağı ve karakterlerin psikolojik derinliklerini konuştuk.
- Macbeth’i uyarlama fikri nasıl ortaya çıktı ve ekiple nasıl bir araya geldiniz?
Kemal Aydoğan: Macbeth’i 2010 yılında yönetmiştim. Oyun hakkında bundan dolayı fikrim ve ilgim vardı. Barış Atay ile birlikte oyun yapmak üzerine bir süredir düşünüyorduk. Macbeth üzerinde karar kıldık. Ezgi Çelik ile beni Barış Atay tanıştırdı. Cadıları oynayan oyuncu arkadaşlarımdan Aybanu Aykut, Deniz Elmas ve Melek Ceylan ile daha önce çalışmıştım. Özge Öztürk ve Gözde Kısa ile bu oyun aracılığıyla ilk kez tanıştım.
- Macbeth’i sahneye koyarken klasik anlatımı modern bir bakış açısıyla sunmayı nasıl başardınız? Bu dengeyi nasıl kurdunuz? Ayrıca oyundan çıkar çıkmaz aldığım ilk not, “cadılar çok ön planda” olmuş, cadıları böyle bir rejiyle izlemek bana çok keyif verdi, bu kararı nasıl aldınız?
Kemal Aydoğan: İktidara gelme hırsı ve sonrasında iktidarda kalmak için yapılan kıyımlar hakkında çok sadece Macbeth değil bir dolu sanat eserinin yanı sıra hayattan da epeyce bir örneğimiz var, buna doyduk bence. İktidardakilerin süreçlerini izlerken güçlü olanlara dikkat kesilip onların hikâyelerini izliyoruz. Bir nevi yeniden üretim sürecini tekrar etmekten vazgeçmek isteği cadıları oyunun belirgin figürü yapmaya götürdü beni. Bu iktidar belasının sönümlendiği zamana bir atfı var oyunun. Cadılar ya da oyundaki adıyla Felekten Hemşireler, yani kadınlar erkek egemen iktidar mücadelesinin, patriarkanın şiddetinin, aklının çalışma prensiplerini ele geçirmişler ve bunu erkeklerin elinden alıp “erkekleri” boşa çıkarıyorlar. Ortak kötü olarak da Macbeth’i oyunda erkek olarak tutarak onu “erkek” olarak yok oluşa sürüklüyorlar.
- Eğer Macbeth ve Lady Macbeth aynı cinsiyette olsalardı (iki erkek kardeş, baba-oğul), iktidar mücadelesi sizce nasıl farklı olurdu?
Kemal Aydoğan: Kadın ve erkek ayrımından öte evli bir çiftin ilişkisi içinden bakmak lazım, hatta aşk içinden. Shakespeare Othello’da da olduğu gibi yönetici ve aşk ilişkisi üzerine dikkatle eğiliyor. Yöneticinin aşkı zaaf haline getirmemesi gerektiğine dair bir sonuca varıyor. Aşk eğer kişiliklerin yönetilmesinde zaaf anlamına gelecek bir zayıflık üretiyorsa yöneticinin bundan kaçınması gerekir sonucuna varıyor. Ama asıl vurguladığı yönetici ve zaafları ilişkisi tabi. Toplumu yönetenlerin çok hassas bir iş yaptıklarını, zaafları olursa bu hassas dengenin bozulup toplumun kargaşaya sürükleneceğini gösteriyor bu oyunlarla.
- Bu söyleşiye hazırlanırken Macbeth’i Sabahattin Eyüboğlu çevirisinden bir kez daha okudum. 1606 yılında yazılmış bir metin nasıl oluyor da hâlâ güncelliğini koruyabiliyor? Modern dünyada Lord Macbeth gibi hırsın ve iktidarın kurbanı olan figürlere dair ne düşünüyorsunuz?
Barış Atay: Güncelliğini koruması çok normal çünkü dünyada iktidar perspektifi ve iktidar hırsı ne yazık ki yüzlerce yılda değişmiş olgular değil. Modern dünyada ise her ne kadar hissettirdiği değişmemiş olsa da belki iktidarı elde etme ve iktidarı koruma araçları değişmiş olabilir. Elbette ki bir Orta Çağ dünyasında yaşamıyoruz ama bununla ilgili daha önce söylediğim bir şey vardı. ‘Yaşadığımız dünya modern bir Orta Çağ’a benziyor’ diye. Şu an baktığımız zaman belki krallar, imparatorlar ya da Orta Çağ’dakine benzer erk, yönetici kavramları değişti ama tavırları çok da değişmedi.
Şu anda kral gibi davranan ülke liderleri var. Elindeki gücü başka ülkelerin üzerinde kullanarak onları domine etmeye çalışan, yok etmeye çalışan ülkeler ya da liderler var. Bu açıdan baktığımızda........
© T24
