Yıkım karşısında siyasal hayal gücü
Diğer
07 Mart 2025
Bu yazıya kişisel bir itirafla başlayayım. Siyasetin insanın ruhuna karabasanlar üflediği bir dünyada neden siyaset bilimci olmak istediğimi çok düşündüm. Babamın siyaseti sevmesi ve siyaset dolu bir evde büyümem bunun nedenlerinden biri olabilir belki. Ama daha önemli neden, 1970'lerin Ankara’sında bir iç savaş mahallesinde büyümüş olmam. Ne sağın ne solun kontrol edemediği ve kontrol edebilmek için birbirini vurduğu bir mahallede, kurşunlar üzerimizden geçerken oyun oynamaya çalışan bir çocuk olmam.
O çocukluğu unutmak istemem için çok sebebim vardı. Ama unutamadım.
Onun yerine başıma gelenleri anlamayı tercih ettim. Güvende olup olmamayı bazı teorilere ve rakamlara bakarak tahmin edebileceğimi düşündüm. Ya da gerçek dünyada olan bitenlerle arama bilgi üzerinden bir mesafe koyarak, onların bana değmesini engellemeye çalıştım. Örneğin, iç savaşın bir ülkede her bölgeyi aynı biçimde etkilemediğini, savaşın şiddetinin, iç savaş taraflarından birinin o bölgede kontrolü ele geçirip geçirmemesiyle ilgili olduğunu öğrendim. Savaşın çıktığı bir ülkede yaşıyorsanız ve orada kalmak zorundaysanız, iyi ya da kötü bir grubun kontrol ettiği bir bölgede yaşamanız, hayatınızı “normalmiş” gibi sürdürebilmenizin en mümkün yoluydu.
Daha pek çok böyle, kendimi güvende hissetmemi sağlayacak bilgi edindim. Dış dünyada olan olayları soyut kategoriler haline getirerek anlaşılabilir kıldım. Ya da anlaşılır kılanların izinden gittim. Çünkü Foucault’nun şahane bir biçimde söylediği gibi, bilgi iktidar (ya da kontrol etmek) demekti. Olup bitenleri öngörülebilir, tahmin edilebilir, soyutlanıp, paketlenip, bir rafa kaldırılabilir bir hale getirmek demekti. Herkes böyle baş eder demiyorum ama ben galiba hayatım boyunca böyle baş ettim.
2019 yılında ilk baskısı çıkan Tedirginlik Çağı kitabını tam da böyle bir duyguyla yazdım. Bilgi ya da bilmek, bir kontrol etme aracı olarak hızla elim(iz)den kayıyordu. Örüntüleri anlamak, olanları soyutlamak, neyin nerede nasıl olacağını tahmin etmek giderek zorlaşıyordu. Tedirginlik Çağı temelde bir belirsizlik çağıydı. Sadece dünya ile değil, dünyanın bilgisi ile kurduğumuz ilişkinin topyekûn değiştiği bir dönemdi bu.
Kitabın giriş bölümüne şöyle yazmıştım: “Ateşkes anlaşmaları ile biten........
© T24
