menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

“Bir Nehir Değil, Bu Nehir!”: Arjantin’in karanlık suları

19 1
08.06.2025

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

08 Haziran 2025

Arjantinli yazar Selva Almada’nın geçen ay YKY’den çıkan romanı Bir Nehir Değil, “yeni Latin Amerika gotiği” olarak anılan edebi türün önemli örneklerinden biri.

Korkuyu politik bir araç haline getiren ve çoğunlukla 1970’li yıllarda ve sonrasında doğmuş kadınların kaleminden çıkan bu gotik eserler, toplumsal gerçeklerin sert ve karanlık yüzünü tüm dehşetiyle açığa çıkarıyor.

Son dakika haberlerinde ve sosyal medya hesaplarındaki akışlarda sürekli karşımıza çıkan ve hızla kanıksanan birçok mesele, gotik edebiyatın bir unsuru haline geldiğinde bedenin kendisine, salgı bezlerine, kaslarına ve dolaşım sistemine ulaşıyor ve o en temel fizyolojik tepkiyi uyandırıyor: korku!

Her gün karşılaşınca, insan hakları ihlallerinden kadın cinayetlerine ekolojik sömürüden yoksulluğa kadar birçok mesele sıradanlaşıyor. Peki ya tüm bu olup bitenler bizi dehşete düşürseydi ne olurdu?

Korku dikkat gerektirir, farkındalık yaratır ve en nihayetinde harekete geçirir. Korku, hayatta kalmamız için gerekli en temel duygudur. İşte bu yüzden korkmalıyız. İşte bu yüzden Latin Amerika gotiğini, “kendi hikâyemiz” gibi okumalıyız.

Selva Almada’nın eserine geçmeden önce, son dönemde “yeni Latin Amerika gotiği”nin ya da “yeni kadın gotiği”nin Türkçeye çevrilmiş diğer örneklerine de yer verelim:

Samanta Schweblin, Kurtarma Mesafesi, çev. Emrah İmre, Can, 2021.

Mariana Enríquez, Yangında Kaybettiklerimiz, çev. Seda Ersavcı, Domingo, 2017.

Mónica Ojeda, Çene Kemiği, çev. Bengi De Sa Matos Paixao, İthaki, 2024.

Agustina Bazterrica, Leziz Kadavralar, çev. Seda Ersavcı, Çınar, 2020.

Natalia García Freire, Ölü Derimiz, çev. Süleyman Doğru, Sel, 2022.

Fernanda Melchor, Kasırga Mevsimi, çev. İdil Dündar, İthaki, 2025

Ariana Harwicz, Geber Aşkım, çev. Seda Ersavcı, Çınar, 2019.

Carmen Maria Machado, Bedenine Yazılı Masallar, çev. Özden Arıkan, Nebula, 2021.

Silvia Moreno-Garcia, Meksika Gotiği, çev. Mustafa Güdük, İthaki, 2022.

Dolores Reyes, Toprakyiyen, çev. Saliha Nilüfer, Can, 2021.

Latin Amerika’da gotik geleneğin en güçlü olduğu bölgenin Río de la Plata olduğu söylenebilir. Arjantin ve Uruguay’ın arasında bulunan bu geniş haliç, iki başkentin, Buenos Aires ve Montevideo’nun kıyısında yer alıyor ve Atlas Okyanusu’na açılıyor. Julio Cortázar, Jorge Luis Borges, Adolfo Bioy Casares, Silvina Ocampo, Felisberto Hernández ve Horacio Quiroga gibi eserlerinde gotik unsurlara yer veren birçok yazar bu bölgeden çıktı.

“Río de la Plata gotiği”nin son temsilcilerinden biri de Selva Almada. Dilimize İdil Dündar tarafından kazandırılan Bir Nehir Değil (No Es un Río), aslında yazarın “Erkekler Üçlemesi” (Trilogía de los Varones) adını verdiği serinin son halkası.

Arjantin kırsalında geçen ve erkeklik ile şiddet arasındaki ilişkiyi derinlemesine inceleyen bu üçlemenin ilki, Savuran Rüzgâr (El Viento que Arrasa) (2012), dindar bir baba ile onunla çatışan kızının ve inançsız bir adamla içine kapanık oğlunun karşılaşmalarını işliyor. Baba figürü, inanç, erkeklik kimliği, kuşaklar arası ve kültürel farklar, sessizlik ve kırılganlık romanda öne çıkan ana temalar arasında.

İkinci kitap, Tuğlacılar (Ladrilleros) (2013), iki gencin birbirini öldürdüğü bir trajedinin ardındaki geçmişi, parçalı bir anlatım yapısıyla sunuyor. Roman, hegemonik erkekliğin, şiddetin ve yoksulluğun gölgesinde büyüyen erkek çocuklarının duygusal dünyasını irdeliyor.

Son olarak, Bir Nehir Değil (2020), ormanlık bir alanda, daha önce bu bölgede ölen bir arkadaşlarını anmak için balığa çıkan orta yaşlarında iki adamın hikâyesini anlatıyor. Ölen arkadaşlarının yirmili yaşlarındaki çocuğunun da onlara eşlik ettiği bu hikâye, doğa, ölüm, şiddet, yas, bölge halkının travmaları ve geçmişin hayaletleriyle iç içe geçmiş bir anlatıya dönüşüyor.

Almada, üçlemesinde şiddetin erkeklikle ilişkisini sorguluyor, çatışmalı baba-oğul ilişkilerine odaklanıyor, sessizlik ve bastırılmış duygular gibi erkekliğe dair kalıplaşmış unsurları ele alıyor.

Kadın karakterler arka plana itilmiş, şiddete uğramış ve metalaşmış durumdalar. Gotik unsurlar, bastırılan kadınları ve görmezden gelinen şiddeti görünür kılıyor.

Yazarın dili yalın ve şiirsel; karakterler ise içsel çatışmalarla dolu, kayıp, yalnız ve çoğunlukla perişan haldeler.

Almada, gotik anlatı unsurlarını ormanlara, sessiz kasabalara ve geniş pampalara yerleştiriyor ve sıradan ama sarsıcı bir korku atmosferi yaratıyor. Issız ve sessiz mekânlar, karanlık tarihlerin, toplumsal şiddetin ve ataerkil yapıların........

© T24