Restoran menülerinin misafir kararlarına etkisi
Diğer
03 Mayıs 2025
Şık bir restoranda masaya oturdunuz, garson size deri kaplı menüyü uzattı. Fark etmeseniz de, elinizde tuttuğunuz menü aslında restoranın sessiz bir satış danışmanı gibi tasarlanmıştır. Restoran işletmecileri ve akademisyenler bunu “menü mühendisliği” ve “menü psikolojisi” olarak adlandırıyor. Amaç, menüyü öyle bir dizayn etmek ki misafirlerin seçimlerini etkileyecek küçük dokunuşlarla hem restoranın kârlılığını arttırmak hem de misafirlere daha iyi bir deneyim sunmak. Nitekim bu konuda yapılan araştırmalar menü tasarımının müşterilerin ilk izlenimleri ve duyguları üzerinde güçlü bir etkisi olduğunu, hatta satın alma niyetini bile belirli ölçüde yönlendirdiğini gösteriyor; ancak iş gerçek siparişe geldiğinde etkinin daha sınırlı kaldığı bulunmuş.
Yine de küçük bir yönlendirme bile müşterinin ne sipariş edeceği üzerinde önemli bir fark yaratabilir. Bu yüzden restoranlar menülerini adeta bir mühendis titizliğiyle ele alıyor. “Menü mühendisliği” analizlerinde her bir yemeğin ne kadar sattığı ve kâr marjı incelenerek menü matrisi denilen bir yöntemle ürünler gruplandırılıyor. Örneğin hem çok satan hem de yüksek kârlı “yıldız” ürünler menüde en görünür yerlere konuluyor, az satan fakat kârlı “bulmaca” (puzzle) ürünlere ilgi çekici ek açıklamalar veya promosyonlar ekleniyor, çok popüler ama düşük kârlı “koşum atı” (plowhorse) ürünlerin maliyetleri düşürülmeye çalışılıyor; ne satmayan ne de kâr getirmeyen “köpek” (dog) ürünler ise menüden çıkarılıyor. Kısacası, iyi bir menü tasarımı hem restoran hem misafir için kazan-kazan durumu yaratmayı hedefliyor.
Menü mühendisliği matrisine bir örnek: Yatay eksende ürünlerin kârlılığı, dikey eksende popülerliği gösteriliyor. Bu dört bölgedeki ürünler (yıldızlar, bulmacalar, koşum atları ve köpekler) için farklı stratejiler uygulanıyor.
Menü tasarımında ürünlerin sayfada yerleşimi büyük önem taşıyor. Peki misafirler bir menüye bakınca ilk olarak nereye odaklanır? Göz izleme (eye-tracking) araştırmaları ve yılların saha deneyimleri sayesinde, insanların menü sayfasında genellikle belirli bir göz gezdirme modeli izlediğini öğreniyoruz. Özellikle iki sayfalı (açılır) menülerde bahsedilen “altın üçgen” kavramı, müşterilerin ilk bakışta menünün orta kısmına, ardından sağ üst köşeye ve sol üst köşeye göz attığını öne sürer. Bu yüzden menü mühendisleri en kârlı ve özel ürünlerini genellikle menünün tam ortasına veya sayfanın köşelerine yerleştirir. Benzer şekilde, menüdeki her bir bölüm içinde (başlangıçlar, ana yemekler, tatlılar gibi) listenin en üstünde veya en altında yer alan ürünler daha fazla dikkat çeker. Araştırmalara göre insanlar bir bölümde en çok ilk iki sıradaki ya da son sıradaki yemeği sipariş etme eğilimindedir.
Ben de saha deneyimlerimde bunu sıkça gözlemledim. Örneğin çalıştığım bir otel restoranında, menüde şefin özel tabağını bulunduğu bölümde ilk sıraya aldığımızda satışlarında belirgin bir artış gördük. Misafirler doğal olarak listeye göz gezdirirken ilk maddeyi fark ediyor ve denemeye istekli oluyor. Bir zincir restoran yöneticisi tanıdığım ise, popüler olmayan fakat kârlı bir yemeği menüde sayfanın sağ üst köşesine fotoğrafıyla birlikte koyduklarında o yemeğin satışlarının arttığını aktarmıştı. Göz izleme cihazlarıyla yapılan deneyler de menüde dikkat çekici şekilde sunulan (çerçeve, gölgelendirme veya ikonla vurgulanan) öğelerin daha çok izlendiğini doğruluyor. Yani menünüzde neyi nerede sunduğunuz, misafirlerin neyi sipariş edeceği konusunda düşündüğünüzden daha etkili.
Bir restoran menüsünde sadece yemeklerin sıralaması değil, fiyatların sunuluş biçimi de müşteri psikolojisini ciddi anlamda etkiliyor. Fark ettiniz mi, pek çok lüks restoranda fiyatların yanında para birimi simgesi (₺, $ gibi) bulunmaz, sadece sayılar yazar? Bunun sebebi, fiyatın önündeki para işaretinin müşteriye “para harcıyorum” duygusunu daha fazla hissettirmesidir. Nitekim Cornell Üniversitesi’nde yapılan klasik bir deneyde, menüde fiyatları “$14.00” yerine sadece “14” şeklinde yazmanın müşterilerin yaklaşık %8 daha fazla harcama yapmasını sağladığı bulunmuş. Aynı çalışma, fiyatın yanında dolar veya TL gibi kelimelerle yazmanın (“on dört lira” gibi) da benzer şekilde harcamayı azalttığını gösterdi. Araştırmacılar bunu “ödeme acısı” (pain of paying) kavramıyla açıklıyorlar: Fiyatın yanında para sembolü veya para kelimesi görmek, bilinçaltında ödeme yapma hissini tetikliyor ve insanları tutumlu davranmaya yöneltiyor. Bu nedenle özellikle fine dining tarzı restoranlar menülerinde para birimi simgesini kullanmamayı tercih ediyor.
Fiyat algısını etkilemenin bir diğer yolu da ondalık ve son rakam kullanımı. Fast-food veya zincir restoranlarda 19,99 TL gibi fiyatlar yaygınken, daha üst segment restoranlar genellikle 20 veya 20,0 şeklinde yuvarlak rakamlar kullanıyor. Çünkü fiyatın .99 ile bitmesi birçok tüketici için pazarlama hilesi gibi algılanabiliyor ve ürünü daha “ucuz” pozisyonda konumlandırıyor. Menü tasarım uzmanları, pahalı bir restoranda fiyatların .99 ile bitmesinin kalite imajına zarar verebileceğini belirtiyor; .00 ile biten veya düz rakam biçiminde yazılan fiyatlar ise daha nötr ve premium algılanıyor. Örneğin bir fine dining restoran menüsünde “200” yazan bir ana yemek fiyatı görebilirsiniz, asla “199,99” yazmaz.
Ayrıca, menüde fiyatları liste halinde bir sütuna dizmek yerine, her yemeğin açıklamasının sonunda aynı puntoda belirtmek de faydalı bir taktiktir. Fiyatları alt alta sütun yapmak, müşterinin gözüne adeta bir fiyat listesi gibi görünür ve insanlar bilinçli bilinçsiz en ucuz olanı seçme eğilimine girer. Halbuki fiyat, yemeğin tanımının içinde kaybolursa müşteri önce yemeğin ne olduğuna odaklanır, fiyat ikinci planda kalır. Bu yüzden lüks restoranlarda menü tasarımında noktalı fiyat çizgileri (yemeğin adına karşılık fiyatı noktalı çizgiyle bağlama) ya da belirgin fiyat kolonları kullanılmaz. Örneğin, menüde “Izgara Somon & Teriyaki glaze sos ile, sebze soteli… 185” gibi bir satır görebilirsiniz; fiyat diğer metinden ayrışmaz.
Restoranların kullandığı bir başka kurnaz yöntem de........
© T24
