Sırrı Abi’ye son mektup: Bir türkü olursun kuşların cıvıltısında
Diğer
05 Mayıs 2025
Sırrı Süreyya Önder
Acının özgürleştirici bir yanı var.
Yani bir hastane koridorunda yerlere serilip acısını göstermemeye çalışan ama bunda bir yere kadar başarılı olabilen bir dostuna, omzunu ağlama tahtası olarak emanet edebiliyorsun örneğin.
O burnundan sümükler, ağzından salyalar akarak ağlarken kolunun tersiyle silebiliyor, bunu yaparken göz göze geldiğin bir hemşirenin sana ne kadar sevgiyle baktığını anlayabiliyorsun.
Acının birleştirici bir yanı var.
Yirmi gün öncesine kadar hayatında bir kere denk gelmediğin birine sarılıp dakikalarca durabiliyorsun.
Adını bile bilmediğin birinin uzunca bir süredir yemek yemiyor olmasından endişe edebiliyor, bir başkasının üşümesinden kendine vazife çıkarıp çare aramaya koyulabiliyorsun.
Kiminin iyimserliğinin ona zarar vereceğinden korkabiliyor, kiminin karamsarlığa teslim olmaması için kötü espriler yapmaya girişebiliyorsun.
Daha önce böyle bir süreç yaşadım mı bilmiyorum Sırrı Abi.
Tam yirmi gün önce başına gelenleri öğrendiğimde önce uyuyamayacağımı, bir süre sonra ise evde duramayacağımı anladım ve sabahın ilk ışıklarıyla beraber kendimi hastane yoluna vurdum.
Vuruş o vuruş…
Ortak paydası bir insanı türlü türlü şekillerde sevmek olan bir grubun ortasında buldum kendimi.
Baba, evlat, amca, kardeş, arkadaş, yoldaş, meslektaş… Tüm bu sıfatların sonuna eklenen bir “sevgi” kelimesiyle sevginin türlü hallerine tanıklık ettim.
Acıda durmayı talim ettim, acıyı buruk tebessümlere tahvil etmeyi deneyimledim, acıdan kaçmadan acıya meydan okumayı öğrendim.
Bir grup insanın küçücük bir umuda tutunarak kalender bir cesaretle doğa kanunlarına karşı durmaya yeltenmesine şahit ve olabildiğim kadar ortak oldum.
Kötüyü de gördüm tabii…
Trafik cezası yediğinde devlete ve yedi düvele sövenlerin; 12 Eylül’ün işkence tezgahlarından geçen, tabutluklarda bok içinde yaşama tutunan ve tutunmakla kalmayıp........
© T24
