menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bir Ahmet Sever portresi

24 2
27.02.2025

Diğer

27 Şubat 2025

Ahmet Sever’i defnettik dün.

Bedeni burada, aklı ve ruhu sürgünde bir adamdı Ahmet Abi. Sizi dinler, üstelik iyi dinler; bir yandan da çok uzaklarda ve çok derinlerde bir yerde olurdu aklı. Hissederdiniz.

Tam on yıl önce Cumhuriyet’in Sokak eki için anlattı hayatını bana. “Abdullah Gül ile 12 Yıl / Yaşadım, Gördüm, Yazdım” kitabı yeni çıkmış, iktidar medyasında epey gürültü koparmıştı. Bu gürültünün üstüne kendini, mesleki tercihlerini ve tabii kitabını anlatmasını istemiştim. Konya Beyşehir’de başlayan Brüksel’de devam eden ve nihayetinde Çankaya Köşkü’nde sona eren mesleki yolculuğunu uzun uzun konuştuk.

Soru-cevap, yani mülakat değil de gerçek anlamıyla röportaj tekniğiyle kaleme alıyordum bu yazıları. Gelin Ahmet Abi’nin hikâyesini on yıl önceki Eray’ın kaleminden okuyalım:

“Ahmet Sever’in hikâyesi Konya Beyşehir’de başlıyor. Beyşehir’e bağlı Çavuş köyünde annesi, babası ve ablasıyla yaşarken baba, Belçika’ya işçi olarak gidiyor. Lise eğitimini Beyşehir Lisesi’nde tamamlamasının ardından annesiyle birlikte babasının yanına, Brüksel’e yerleşiyorlar. Öğretmenlik yapan ablası ise evlendiği için Türkiye’de kalıyor.

Brüksel’de ilk yıl dil eğitimiyle geçiyor. Bir yılda Fransızca meselesini hızlıca halleden genç Ahmet, ikinci yılda Brüksel Üniversitesi’nde eğitim almaya başlıyor. Bölüm Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler.

Üniversitede okurken aktif bir öğrencilik hayatı oluyor. Her şeyden önce farklı düşüncedeki insanların birbirini öldürmeye kalktığı bir toplumdan başka bir tartışma ahlakına sahip bir topluma geçiş başlarda onu çok şaşırtıyor, etkiliyor. İki insan birbiriyle kavga etmeden tartışmayı nasıl başarıyorlar, önceleri anlamıyor.

Fakat bu özgürlük ortamı Sever’in hayatını ve siyasi düşüncelerini büyük ölçüde etkiliyor.

Daha Brüksel’e gelmeden, Beyşehir’deyken biraz da içinde bulunduğu kapalı topluma bir tepkiden doğan sol kimliği, Brüksel’de yerini fikirlerin özgürce ifade edildiği bir hayat görüşüne bırakıyor.

Üniversitede aktif bir öğrencilik hayatı olan, öğrenci birliği başkanlığı dahi yapan Sever’in o dönemde uzmanlaşmak için Uluslararası İlişkiler bölümünü seçmesi tesadüf değildi. Bir hedefi vardı: Dışişleri Bakanlığı’nın sınavlarını kazanıp diplomat olmak.”

Evet, diplomat olmak istiyormuş Ahmet Abi.

Röportajı yaparken ben de şaşırmıştım.

Diplomatlık hedefinden diplomasi muhabirliğine geçişine de Türk basınının bir diğer unutulmaz ismi Mehmet Ali Birand vesile olmuştu.

Ahmet Abi’yi Birand’la arkadaşı Zeynep Göğüş tanıştırmıştı.

Zeynep Göğüş o günlerden şöyle bahsediyor:

“Birand genç insanlara inisiyatif verir ve güvenirdi. Bir gün yine Brüksel’deyiz, telefon etti. Yerel haberlerde asistanlığını yapan Sıtkı Uluç’u o sırada Brüksel temsilcisi olduğum Akajans transfer etmiş. ‘Bana çabuk birini bul’ dedi. Ahmet Sever’in Dışişleri sınavına girmekten vazgeçip gazeteciliğe ilk adımını atması da böyle oldu.”

Aslında gazeteciliğe başladığı günlerde diplomatlık hevesini yitirmiş değildi.

Öyle ki, üniversite bittiğinde bile Dışişleri sınavına girmek vardı........

© T24