Prof. Dr. Bengi Başer: Mücadele, ruhun ateşle sınandığı bir yoldur; pes eden kül olur, direnen ışığa dönüşür
Diğer
11 Mayıs 2025
Bugün hayatının her anında mücadele etmiş bir kadınla beraberiz. Prof. Dr. Bengi Başer…. Tüm samimiyetiyle hayatını ve mücadelesini anlattığı Zaferin Kalbi Mücadelede Atar adlı kitabını inceleyeceğiz. Kitap, sadece kendi yaşamından kesitler sunmakla kalmıyor, toplumun vicdanını sarsan tüm haksızlıklara dokunuyor: Ezilen kadınlar, terk edilen çocuklar, göz ardı edilen yaşlılar, canı hiçe sayılan hayvanlar… Başer’in mücadelesi, sadece sağlık ve hastalıkla sınırlı değil; toplumda adaletsizlikle, vicdansızlıkla, duyarsızlıkla da savaşıyor. Prof. Dr. Bengi Başer’le buluştuk, hayat mücadelesi üzerinden kadınlık ve insanlık hallerini konuştuk.
Kalbinde iyilik duygusunu taşıyan tüm kadınlara kocaman sevgiler. Anneler Günü, sadece biyolojik anneler için değil, şefkati, emeği ve sevgiyi hisseden, gönüllü çocuksuzluğu seçen ya da yaşamı paylaştığı canları evlat edinen tüm kadınlar için kutlanmalı. Bu özel günde, sadece doğuranların değil, direnenlerin günü olduğunu hatırlatalım.
- En büyük mücadele iyi insan olarak kalabilmek! Kötülerle yaşadığımız bir çağda nasıl başaracağız?
Evet, gerçekten en büyük sorun da bu. Bunca kötülük varken iyi olarak kalabilmek, zaten insan olabilmenin özü. Siz insan olabilmenin erdemine ulaşmışsanız, hiçbir kötülük sizi yolunuzdan alıkoyamaz. Kötü olana benzemezsiniz ve kötülüğe her şeye rağmen iyilikle cevap verirsiniz; çünkü mayanızda kötülük yoktur. Üzülürsünüz, yorulursunuz, canınız yanar, hatta ne yazık ki sağlığınızdan bile olabilirsiniz ama kötü olamazsınız, zalim olamazsınız. Karşınızdaki organize kötülüğün paydaşlarına benzeyen ruhlardan olmanız mümkün değildir. Yaptığınız iyilikler sizi bir fanusta tutar; orada yaşamaya çalışır, bu iyiliklerle ruhunuzu beslersiniz. Size en büyük güç veren, eninde sonunda iyiliğin kazandığı ve kötünün cezalandırıldığı geçmişteki örneklerdir. Bu dünyada masadan hesabı ödemeden kalkamazsınız! O yüzden de inanırım ki kötüler mutlaka kötülüklerinin bedelini öderler. Zaten insan olmayı becerebilenler, bunu bildikleri için iyilik yapmaktan vazgeçmezler.
- Kitabınızda hayatınıza dair tüm bilinmeyenleri anlatmışsınız. Tam bir cesur yüreksiniz. Doğarken bile direnmişsiniz. Sizce bazı insanlar güçlü olmak zorunda mı doğar?
Hayatta her insanın bir görevi olduğuna ve bir misyonla doğduğuna inanıyorum. Belki de doğmadan önce bize soruluyordur, nasıl bir yaşam tercih ettiğimiz. Bunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Ama güçlü insanların her zaman engellerle dolu yaşamları olduğuna çok kez şahit oldum. Belki dağına göre kar, belki de zorun oyunu bozması, kim bilir...
- Çocukken ‘güçlü ama zalim olmayan’ biri olmayı seçmişsiniz. Zorbalık günümüzün en büyük davranışsal problemlerinden biri. Tüm toplum suçlu bu konuda. Çocuk yaşta çevrenizde olan zorluklara karşı çıkmışsınız. Hem bir hekim hem de gözlemleyen biri olarak zorbalığın bu kadar artmasının yaygınlaşmasının sebebi altında yatan erk sistemi mi?
İnsanoğlu genel olarak güçlünün yanında yer almayı sever; belki içgüdüsel, belki öğreti, belki de ikisi birden. Ancak bizim gibi doğu toplumlarında ya da daha geri kalmış topluluklarda, aileden gelen ya da toplum baskısıyla dayatılan şey güce saygı duymaktır. “O büyüğündür” denir. “Devlet baba” denir. “Büyüğe karşı konulmaz” denir… Büyüklük algısı, çoklukla güçle örtüştürülür. Aile, okul, sosyal çevre bilinçli ya da bilinçaltı olarak çocuklarına bunu dayatır. Elbette vicdan varsa, ne olursa olsun adil olan taraf ağır basar ya da merhamet, dezavantajlı olanın, ezilenin yanında olmayı gerektirir. Ben hem genetik olarak hem de ailemde aldığım temel eğitimde, güçsüzü ezmemeyi ve güçlüye tapınmamayı öğrendim.
- “Savaşın sadece cesaret değil strateji ve sabır işi olduğunu söylüyorsunuz. Peki hayatınızdaki en büyük ‘geri çekilme’ hangi mücadelede oldu? Hangi savaştan sessizce........© T24
