Beyin cerrahı ve denizci Prof. Talat Kırış: Denizde asıl olan teknedekilerin sağlam kalması, ameliyatta da hastanızın sağlıklı uyanmasıdır
Diğer
26 Ekim 2025
“Görmediğim, bilmediğim ülkeleri gezme fikri aklıma geldi. Çünkü şairin şu dizelerini hatırlamıştım: Güçlükler kazanılan zaferleri daha da güzelleştirir...”
–Sinbad
Dünyanın önde gelen beyin cerrahları arasında bulunan ve dünya denizlerinde dolaşan bir yelkenci olan Prof. Dr. Talat Kırış, bazıları öykülerden oluşan deniz yazılarını Başucumda Deniz adlı kitapta bir araya getirdi. Literatür Hayat Yayınları’ndan yayımlanan Başucumda Deniz; “Beyne Giden Yol/Bir Beyin Cerrahının Anıları” ve öykülerinden oluşan Uzak Deniz Küçük Yağmur’dan sonra üçüncü kitabı. Kırış, deniz anlatılarını kendi seyir deneyimleriyle buluştururken Odysseus’un “eve dönüş” arzusunu, Sinbad’ın “ufka açılan” merakını ve Moby Dick tutkusunu aynı hatta taşıyor.
Bir gezgin olarak kitapta beni en çok etkileyen nokta şu oldu: Kırış, denizi romantize etmiyor; denizi bir sınav, bir gerçeklik ve bir yüzleşme alanı olarak anlatıyor. Bir beyin cerrahının soğukkanlılığını denizcinin hazırlığıyla buluştururken, rotalardan kutuplara, mitolojiden deniz kültürüne uzanan gözlemleriyle okura yeni bir bakış açısı sunuyor. Talat Kırış’la buluştuk; denizi, Türkiye’de deniz kültürünün neden gelişemediğini, doğayla kurulan ilişkinin insana nasıl geri döndüğünü ve rotalarının arka planını konuştuk.
- Dünyanın önde gelen beyin cerrahlarından biri olarak denizle yüzleşmeyi anlattınız. Yazma serüveniniz nasıl başladı ve neden?
Çocukluğumdan beri yazıyorum; ilk öykümü ilkokul sıralarında kaleme almıştım. Çok okuyan biriyim ve okudukça yazma isteği de hep canlı kaldı. Öğrencilik yıllarımda Argos sanat dergisinde öykü ve denemeler yayımlandı, gazetelerde yazılar yazdım. Uzun süre yayınlamayı düşünmeden, sadece kendim için yazmaya devam ettim. Sonra Yacht Türkiye ile düzenli yazı dönemi başladı, yaklaşık on beş yıl olmuş olmalı. 2019’dan itibaren T24’te yazmaya başladım, ardından kitaplar geldi. Yazmayı seviyorum; zaten sevmeden yapılacak bir iş değil.
- Belki de yaşadığınız yoğunluktan bir kaçıştı; ne dersiniz?
Evet, İhtisas dönemimiz son derece ağırdı; gece gündüz süren yoğun bir çalışma temposu içinde yasmak, yazdıklarımın yayınlanması gerçekten bir nefes alanı oldu. Bugün hâlâ çok aktif çalışıyorum ama T24’te, Yacht dergisinde yazmak bana güçlü bir motivasyon sağlıyor. İlginç bir şekilde her iki mecrada da, sadık bir okur kitlesi oluştu ve insanların yazılarıma temas etmesi, geri dönüş yapması yazmayı benim için daha anlamlı kılıyor.
- Denizi bir yüzleşme alanı olarak düşünürsek, insanın kaçamayacağı hakikat nedir?
Denize açıldığınız anda bu dünyanın gerçekten bir gezegen olduğunu fark ediyorsunuz. Şehirde bunu hissetmiyoruz; dikdörtgen binalara girip dikdörtgen araçlara biniyor, sonra başka dikdörtgenlere dönüyoruz. Oysa denizde yön duygusu yeniden anlam kazanıyor. Rüzgârı hissetmeniz, bulutları okumanız, dalgayı takip etmeniz gerekiyor. Bir anda, aslında hep içinde yaşadığımız ama şehirde unuttuğumuz dünyanın gerçek yüzüyle karşı karşıya kaldığınızı anlıyorsunuz. Sorunuzun yanıtı aslında basit insanın kaçamayacağı en büyük hakikat, Dünya isimli gezegende yaşıyor olmamız. Geçmişiyle, bugünüyle, geleceğiyle bu gezegeni hissetmemiz, korumamız gerekiyor. Buna okyanuslar da dahil, iç denizler de akarsular, yer altı suları da buzullar da tabii yağmur ormanları da Kaz Dağları da zeytin ağaçları da tükenmekte olan hayvan türleri de...
- Deniz size ne hissettiriyor?
Elbette şehrin de kendine göre bir ritmi ve keyfi var ama ben doğayla temas hâlinde olmayı seviyorum. Özellikle Antarktika gibi insanın iz bırakmadığı coğrafyalarda, denizde yol alırken gerçek anlamda “dünyada” olduğumu hissediyorum. Bazen kendimi, ilk kez bir gezegene ayak basan bir keşif ekibi gibi düşündüğüm olur; çünkü orada insan kalabalığı yok, gürültü yok, sadece doğa ve canlılar var. Ben uzun rotaları seviyorum; deniz yolculuğu bana bu hissi en yoğun veren alan. Bu yolculuklarda denizi izlerken aynı zamanda kendi içimde de bir yolculuğa çıkarım. Bir süre sonra deniz, ben ve dünya bütünleşiriz. Star Wars filmlerinde ünlü bir replik vardır: “may be force with you.” Güç seninle olsun, diye çevirebiliriz ama kastedilen 'evrendeki tüm canlı ve cansız varlıklardan oluşan büyük enerji senin yanında olsun'dur. İşte ben de yelkenleri açılmış, tatlı bir rüzgarla süzülen teknemden denize bakarken bunu hissediyorum.
- Bugüne kadar hangi rotalarda seyir yaptınız?
Önce yakın sularda başladım, Ege, İyon Denizi, Adriyatik, Tiren Denizi. Grönland’da kano ile kuzey kutup dairesini geçtim. Ardından Antarktika geldi; Ushuaia çıkışlı bir yolculuktu. Antarktika’ya ulaşmak için Drake Pasajı'nı geçmek gerekiyor. Bir yelkenliyle Drake Pasajı'nı aşmak bu gezegenin en zor deniz yolculuklarından birini yapmayı gerektirir. Kendi teknemle Akdeniz’i dolaştım. Son teknemle geçen yıl Fransa’nın kuzeyinden çıktım ve Biscay Körfezi’ni geçerek buraya getirdim; Biscay denizciler için ciddi bir sınavdır, önce bir arkadaşımın teknesiyle, sonra kendi teknemle iki kez geçtim. Amerika kıyılarında da seyirler yaptım. Kısacası farklı denizlerde, farklı koşullarda uzun rotalar takip etmeye çalıştım.
- Seyirlere ekip olarak mı çıkıyorsunuz?
Ben ekipli seyir seviyorum, solo denizci değilim. Solo yapanlara büyük saygı duyuyorum ama benim tercihim bu değil. Çünkü denizde mutlaka bir aksilik çıkar, onu çözmek çoğu zaman ekip tecrübesi ister. Denizcilik bitmeyen bir sorun çözme hâlidir, bizim mesleğe benzetiyorum bunu. Önceden olası senaryoları kafanda planlayıp A, B, C seçeneklerini kurduysan, hava bozduğunda da, aksilik çıktığında da çözüm üretebilirsin. Ekiple, arkadaşlarla denizi, yolculuğu ve yine aynı yere geleceğim gezegeni paylaşmak bana daha keyifli geliyor.
- Ameliyathane ve açık denizde karar verme disiplinleri arasında benzerlik var mı?
Çok benziyor; çünkü cerrahiyi her zaman el becerisinden önce bir karar verme becerisi olarak görürüm. Ameliyata bir planla girersiniz ama plan değişebilir ve o anda hayati bir karar vermeniz gerekir. Denizcilikte de durum aynıdır: Rüzgâr ve deniz koşulları çoğu zaman sizin iradenize uymaz; bu yüzden kimi zaman rotayı değiştirmeyi, kimi zaman beklemeyi, kimi zaman da geri dönmeyi bilmek gerekir. Tecrübesiz olduğum bir dönemde rüzgâra rağmen inat edip devam etmeye kalkıştığım için gereksiz zorluk yaşamıştım; oysa doğru karar çoğu zaman koşulları kabul etmekten geçer. Ameliyatta da denizde de değişmeyen şey şudur: Hayat, doğru kararı vermeye bağlıdır. Bunun içinde ameliyatta da denizde de soğukkanlı olmak ve sükuneti koruyarak davranmak gerekir.
- Deniz insanın ruhunu terbiye ediyor diyebilir miyiz?
Tabi. Deniz........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein