menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

"'Sisler Dağıldığında' gerçeklerden kaçacak yer kalmıyor": Gülhan Davarcı'yla sevgiyi, aileyi ve yaralarımızla yüzleşmeyi konuştuk

14 5
01.02.2025

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

01 Şubat 2025

Gülhan Davarcı, Sisler Dağıldığında ile Everest İlk Roman Ödülü’nü kazanırken, aynı zamanda okurun zihninde aile, sevgi, güç ilişkileri ve kimlik üzerine sarsıcı sorular uyandırdı. İlk sayfasından itibaren içine çeken bu roman, babasını kaybeden İnci’nin, geçmişin gölgeleriyle hesaplaşırken aslında kendi benliğiyle de yüzleşmesini anlatıyor. Kayıp, yas, manipülasyon ve sevgi arasındaki ince çizgiyi sorgulayan roman, bizleri baba figürünün aile içindeki mutlak gücüne dair düşündürmeye itiyor.

Bu, bir ‘baba kaybı’ hikâyesi mi, yoksa gerçeği keşfetmenin sancılı yolculuğu mu? İnci, babasının idealize edilmiş imgesiyle yaşarken, geçmişin sisleri dağılınca onun ardındaki sert gerçeklikle yüzleşmek zorunda kalıyor. Sevgi sandığımız şey, bazen sınırlarımızı yok eden bir gölgeye dönüşebilir mi? Bizi büyüten insanlar, gerçekten bizi biz yapar mı, yoksa kendileri için bir biçim mi verir?Roman, aynı zamanda bir sessizlik anlatısı. Söylenmemiş sözler, sorulmayan sorular, yüzleşmekten kaçınılan gerçekler… İnci’nin hikâyesinde, birçok kadının kendi hayatındaki görünmez yaralara dokunacağını hissediyorum. Çünkü hepimizin bir geçmişi, geçmişimizle yürüdüğümüz yollar, kayıplarla sınandığımız anlar var.

Gülhan Davarcı ile Everest Yayınlarından çıkan ilk romanını, doğduğu toprakları, sessiz şiddeti, yüzleşmenin özgürlüğünü ve edebiyatın dönüştürücü gücünü konuştuk. Ama önce, edebiyat dünyasına ilk adımını attığı bu romanın ardından neler hissettiğini sorarak başlayalım…

- Everest İlk Roman Ödülü’nü kazandıktan sonra hem okurlar hem de eleştirmenlerden çok olumlu tepkiler aldınız. Mutlulukla söyleyebilirim ki ben de İnci’nin hikayesini çok sevdim. Neler hissediyorsunuz?

Hem kendi adıma hem de Sisler Dağıldığında adına elbette çok mutluyum. Bu roman öyle ilhamla filan birkaç gecede yazılmadı. Ardında uzun zamana yayılmış, çok ciddi bir emek var. Olumlu tepkilere bu emeği boşa harcamadığımı düşündürdüğü için seviniyorum. Olumsuz bir eleştiri gelirse de, edebi eleştiri bağlamında, bunu da sonraki romanlarım için bir köşeye koyarım, yine mutlu olurum.

- Bu ikinci röportajımız. Ve sizi daha yakından tanımak istiyorum. Gülhan Davarcı kim? Nasıl bir ailede büyüdü? İlk ne zaman yazmaya başladı? Hadi anlatın bize…

Ben kimim sorusunu cevaplamakta her daim çok zorlanıyorum. Bir insanı ne tanımlar diye düşünmüşümdür hep, etnik kimliği, cinsel kimliği, sınıf bilinci… hangisi ne oranda belirler? Net bir cevabı yok galiba. Ben birinci sınıfa başladığımdan beri yazmayı çok sevdim. Yazmaya duyulan sevgi, anlamlı cümleler kurmadan önce, bir kalemle kâğıdı eline almayı arzulamakla başlıyor sanki. Onca yıllık öğretmenlik deneyimimden çıkardığım sonuç, bir insanın yazıyla ilişkisinin az çok birinci sınıfta kendini belli ettiği yönünde. İstisnalar her zaman mevcut, bunu göz ardı etmiyorum ama henüz yolun başındayken yazmayı sevmeyen çocuklar gördüm, eğitim hayatlarında genelde bu hoşnutsuzluğu daha az hissedecekleri alanlara yöneliyorlar. Fiziki olarak kalem tutmayı seven öğrencilerimdeyse başka bir varoluş haline tanıklık ettim, yazmaya, okumaya ve konuşmaya duyulan meyil, dikkat hali. Ben de öyle bir çocuktum, öğretmenin üç sayfa verdiği çizgi ödevini beş sayfa yapıp götüren. O çizgilerde beni kendine çeken büyülü bir hal vardı. Yıllar sonra, üniversiteden mezun olduktan sonra, Ermenice öğrenmeye başladım. Ermeni alfabesi de üzerimde aynı etkiyi yarattı, her bir harfi yazarken keyif aldım. Yazmayı sevince okumayı da seviyor galiba insan, okuduğum her bir kitabı özetlerdim çocukken, notlar alırdım, düşüncelerimi yazardım, kompozisyon yazmak en sevdiğim okul etkinliğiydi, bir fikri bütünlüklü olarak aktarmanın puzzle yapmaya benzer keyifli bir yanı var. Okumaksa her daim hayatımın en temel etkinliklerinden biri oldu. Ama hiçbir zaman sadece kitaplarla yaşayan biri olmadım, Nietzsche’nin dediği gibi, sadece kitaplar........

© T24