menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Neden böyleyiz?

26 1
06.09.2025

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

06 Eylül 2025

Eminim herkes bu konuyu ekonomiye bağlayacak. Hayır kardeşim ben buna inanmıyorum. Yeme içme dünyasında yaşadığım kötü tecrübelerin enflasyonla bir ilgisi yok. Bu tamamen, kültürel olarak zepzengin olmamıza rağmen kafaların fakir ve kısır kalışı. Güzel yemekler yapmıyoruz, yapamıyoruz. Kültürümüzde yok derler ya, var ama yok! Bunu bünyem kabul edemiyor.

Geçenlerde Turyid başkanı ve arkadaşımız Kaya Demirer’in Instagram’da bir röportajına denk geldim. Kendisi, insanların Yunan adalarına gidip orada yedikleri yemeklerin fiyatını Türkiye’deki lüks restoranlarda yenilen yemeklerin fiyatlarıyla kıyaslamanın adaletli olmadığını belirtiyordu. Doğru. Bu açıdan bakarsak kesinlikle doğru. Ancak bakacağımız açı eğer lezzet ile ilgili ise, burada fikren ayrışıyoruz. Çünkü lüks restoranlara atmosfer için gidiyorsanız bu kıyaslama doğru olmuyor evet. Yunan adalarındaki tahta sandalyeli restoran ile İstanbul’un ya da Bodrum’un dekorasyonu milyonlara mal olan restoranlarında eller havaya yaparken ödediğimiz rakam aynı olamaz. Ancak yemek kalitesi ve lezzeti açısından kıyaslıyorsak, kendi adıma şunu söyleyebilirim ki ben bir restorana avizeyi yemeye gitmiyorum. Atmosferin lüksü kadar yemeğin kalitesi benim için esas mesele. Hatta yemeğin kalitesi iyi değil ise neyleyim öyle müziği, avizeyi, koltuğu.

Bense size Türkiye’deki lüks bir restoran ile Yunan adasındaki tahta sandalyeli restoranı kıyaslamayacağım. Ben size Türkiye’deki tahta sandalyeli restoranlardan bahsedeceğim. Misal vererek devam edersem daha iyi anlatabilirim.

Geçenlerde Kaş’a geldim, dalış yapmaya. Tüplü dalışın Türkiye’deki en iyi merkezi Kaş’tır, dediler. Doğruluğunu Bougainville Dive Center kanıtladı. Çok profesyonel ve güzel dalış günleri geçirdim Kaş’ta. Ancak yemek konusunda bu kadar şanslı değildim.

Canımın balık çektiği bir gün bana sahildeki balıkçılardan birini tavsiye ettiler. Öğlen vaktiydi. Lüks bir mekân değildi. Bir kızartma kalamar, bir de çupra söyledim. Çupranın çiftlik olacağını tabii ki biliyordum ama yine de ümitsiz değildim pişme kalitesi anlamında. Ne de olsa yerel, tatlı bir balıkçı idi, tahta sandalyeleri ile yıllardır orada olan.

İlk olarak kalamar geldi. Dondurulmuş halka kalamar! ‘Ama bu donuk’ dedim. Yok, taze, dediler. Dalga mı geçiyorlar, diye düşünmeden edemiyorsunuz çünkü dev halkaları ile alenen donuk bir kalamar olması bir yana, panelediği malzeme de hazırdı, yani kalamarı onlar paneleyip........

© T24