menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

90’lı yılların İstanbul’u: Malta Adası

14 1
11.01.2025

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

11 Ocak 2025

Malta sokaklarında yürüyorum. Ocak ayı olmasına rağmen güneş tepede, kısa kollular üzerine atılmış hafif bir ceket, hatta daha cesaretlilerde askılı tişörtlerden görünen beyaz omuzlar ile, hava 17-18 derecelerde. Yazın mutluluk verici hissi bu adayı asla bırakmıyor. Yazları çok sıcak ama kış ayları da eylül ya da nisan havasında geçiyor diyebiliriz. İnsanın burada depresyona girmesi, kaygılara kapılması neredeyse imkânsız. Bu yüzdendir diyemem ama son yıllarda Malta’daki Türk nüfusu da 10 bine varmış durumda. Zaten adanın kendi nüfusu 550 bin iken 10 bin kişi demek, sahilde bir yürüyüş yapayım dediğinizde birçok Türkçe ses duymanız anlamına geliyor. Devletin Avrupa Birliği oturma izinleri ve vatandaşlık hakkında yarattığı kolaylık nedeniyle yıllar içinde Malta, başta Türkiye olmak üzere birçok Non-EU ülkesinden göç almış durumda. Artık bu kolaylıkları kısıtlamışlar ama ülkeye olan olmuş. Yani göçler sebebiyle ülkenin çehresi değişeli çok olmuş.

Ne demek ülkenin çehresinin değişmesi? Aslında yıllara direnmenin mümkün olmadığı dünyamızda her ülkenin yaşadığı gerçeklik. Gerek göçler gerek teknoloji gerek mimari değişim gerekse jenerasyonun değişmesi ile ülkelerin yüzleri de her daim değişiyor. O yüzden de bizler ‘Ah nerede kaldı o eski İstanbul’ cümlesini kurarken, Maltalılar da ‘Buralar bizim eski küçük adamız değil artık’ cümlesini kuruyorlar. İşin ironik yanı, Malta’nın yeni yüzünün İstanbul’un 1990 hatta 80’li yıllarına çok benzemiş olması.

Yazının başında da belirttiğim gibi Malta adası, 90’ların İstanbul’u gibi kalabalıkların az, sosyal etkinliklerin çok olduğu, kocaman gökdelenler, her tarafında yürüyen merdivenler olan AVM’ler içinde boğulmadığımız, sonradan doldurulmuş beton yığını geniş kaldırımlarla denizden uzaklaştırılmadığımız, bunun yerine sahillerde yürüdüğümüz ve insanların kaba ve saygısız değil, sıcak ve samimi olduğu İstanbul’umuza benziyor. Sabah koşuya çıkabiliyorsunuz, şehrin istediğiniz yerinden cup diye denize atlayabiliyorsunuz. Bir Avrupa ülkesi gibi temiz sokaklara sahip değil, mimarisini de biraz bozmuşlar ama bu açıdan da İstanbul’u aratmıyor zaten. Yani iyisiyle kötüsüyle Malta, Türklerin yaşamak için yabancılık çekecekleri bir ülke değil.

Ancak buna rağmen yaşaması kolay mı? Tabi ki değil. Kendi ülken olmayan hiçbir ülkede yaşamak kolay değildir, bunu aklımızın bir köşesine kazıyalım. Bir kere bir Avrupa Birliği ülkesi ancak asgari ücret 900 euro iken ortalama ev kiraları bin eurodan başlıyor. Turizm, konaklama, bilgi teknolojileri ve özellikle iGaming sektörleri Malta’da öne çıkıyor. Buralardan oturma izni için ev alan yabancılar yüzünden ev fiyatları da uçmuş, Maltalılar bile ev satın alamaz duruma gelmiş. Malta’da ev fiyatları İstanbul ile yarışır durumda.

Peki bütün bunları bir kenara bırakıp konumuza dönersek, Malta’nın gastronomik dünyasına el atmamız gerekir. Malta mutfağı, Maltalılar ve adayı yüzyıllar boyunca işgal eden birçok medeniyet arasındaki kültürel değişimin bir sonucu ile oluşmuştur diyebiliriz. Bu lezzet birliktelikleri, Malta mutfağının Akdeniz........

© T24