menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

"Kara kedi, beyaz kedi hiç fark etmez; fareyi yakalıyorsa iyi kedidir"

28 0
27.08.2024

Diğer

27 Ağustos 2024

22 Ağustos geçen yüzyılın en önemli liderleri sıralamasında kanımca "ilk on"da yer alan Deng Xiaoping'in (邓小平) 120. doğum yıl dönümüydü. Mesellerle konuşmayı seven Deng'i en iyi özetleyen tanımlama kendi kadar meşhur olan cümle şöyle: "Kara kedi, beyaz kedi hiç fark etmez; fareyi yakalıyorsa iyi kedidir (黑貓白貓, 能抓耗子的就是好貓)"

Deng son derece pragmatik bir ilderdi. Ama aynı zamanda kendini komünist olarak tanımlayan ve Çin Komünist Partisi (ÇKP)'nin mutlak iktidarının elzem olduğuna inan bir lider.

Birini söndürüp diğerini yakmacasına sigara içen, 152 boyunda, kovboy şapkası takıp poz vermekte beis görmeyen, kompleksiz ve sempatik görünümlü Deng'in munis haline bakıp yanılanlar oldu. Örneğin Tiananmen Meydanı'da daha fazla siyasal reform talebiyle toplanmış olan kalabalığın kanlı bir şekilde dağıtılması kararını vermesini pek kimse beklemiyordu.

Hong Kong'un Çin'e devredilmesi müzakereleri (1982-84) esnasında onunla görüşen "Demir Leydi" namıyla bilinen dönemin İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher da Çin'e devrinden sonra bile buranın İngiliz idaresi altında kalmasını kabul ettirebileceğini umuyordu…

Mao'nun 1976'da ölümün ardından Çin önemli bir dönüm noktasındaydı. On yıldır devam eden kontrollü iç savaş mahiyetindeki Kültür Devrimi(1966-76) ülkenin hem insan sermayesini hem de ekonomik kaynaklarını tarumar etmişti. Ekonomik maliyet Çin devlet sektörünün 1949'dan 1979'a kadar biriktirdiği tüm sabit varlıkların değerinden daha fazlaydı.

İnsan sermayesi anlamında kayıpları tam olarak ortaya koymak ise daha zor. On yıl boyunca resmi rakamlara göre 1.728.000 kişi "doğal olmayan" şekilde ölmüştü. Sakat kalanların sayısı ise 7 milyondan fazlaydı.[1] Eğitim yıllarca aksamış, yüz binlerce genç ölmüş ya da sakat kalmştı.

Öğretmenler ve akademisyenler dışında ülkenin önemli entelektüelleri ve kültür insanları da bundan nasibini almıştı. Casus ya da sağcı olarak yaftalanıp aşağılanan, işkence gören pek zor yazar, müzisyen, tiyatrocu ya intihar etmiş ya da kötü muamele sonucu ölmüştü.

Çin, kişi başına milli gelirin 165 dolar dolar olduğu,[2] açlık tehdidinin kol gezdiği bir üçüncü dünya ekonomisiydi. Henüz 16 yaşındayken öğrenci olarak Fransa'ya gidip [3] Birinci Dünya Savaşı'ndan yeni çıkmış ekonomik çöküntü içindeki Avrupa'nın çalkantılı bir döneminde 6 yıl geçiren Deng ekonomik sorunların yıkıcı siyasi etkilerine yakından tanık olmuştu. Nüfusun büyük bölümünün on yıllardır açlık sınırında yaşadığı Çin'de ÇKP'nin bu gidişle iktidarını sürdürmesinin zor olacağını görüyordu.

İşte bu ahval ve şerait altında Mao'nun ölümünden ardından sessiz sedasız süren iktidar mücadelesinden sonra liderliği ele aldı.

İki yıl sonra da 1978'te Reform ve Açılım (改革开放) politikasını başlattı.

"Taşları hissederek nehri geçmek" (摸着石头过河)[4] düsturuyla piyasa ekonomisine geçiş süreci başlıyordu.

"Kara kedi, beyaz kedi hiç........

© T24


Get it on Google Play