Prof. Dr. Cenk Yaltırak: Deprem her yeri aynı ivmeyle vuracak ya da yıkacak gibi anlatmak yanlış
Diğer
05 Mayıs 2025
Coğrafya kader midir yoksa keder mi? Makul ölçülerde yaşanabilecek bir kaderi, derin bir kedere dönüştürecek şeyin coğrafyanın kendisi değil de bilime ve akla direnmek olduğunun deprem kadar vurucu başka bir kanıtı var mıdır bilmiyorum. Ülkenin siyasi geriliminin üzerine gelen 23 Nisan’daki 6,2’lik depremle beraber Marmara’da yaşayan nüfusun hayata dair kaygıları arşa çıktı. Zaten psikolojisi kırılgan olan toplumun üzerine bir de ‘deprem profesörleri’nin kafa bulandıran anlık yorumları boca edilince, ortalık yangına yerine döndü.
Kahramanmaraş depremlerinden beri görüşleri en çok merak edilen yerbilimciler arasına giren Prof. Dr. Cenk Yaltırak’ın ise 23 Nisan’daki Silivri depreminden sonra çok az ve sınırlı konuşması dikkatimi çekti. Sadık okurlarımdan gelen “Cenk Hoca ile konuşsanız da okusak” şeklindeki ısrarlı mesajlardan aldığım cesaretle aradım kendisini. Tam tahmin ettiğim gibi bir çeşit medya ve sosyal medya orucundaydı. O bana neden detaylı bir söyleşi vermek istemediğini izah ederken anladım ki polemiklerden ve hedef haline gelmekten yorulmuştu. Daha da önemlisi şu an bütün konsantrasyonu kendi okulu İTÜ’nün Ayazağa Kampusu içinde kurmakta olduğu Marmara Aktif Fay Tehlike ve Risk Uygulama Merkezi’nin (MATAM) üzerinde olduğunu anlattı. Merkezi gezdirmesi için kapısında bitip emrivaki yapınca söyleşiye de direnemedi.
MATAM aslında Cenk Yaltırak ve ekibinin 20 senelik hayali. Doğrudan ulusal güvenlikle ilgili böyle bir merkezin yatırımı için devleti ikna edememiş olması düşündürücü elbette. Ana sponsor İş Bankası’nın elini taşın altına koymaya karar vermesinin arkasında ise Kahramanmaraş’ta kaybettiğimiz 50 küsur bin insanın yattığını söylüyor. MATAM, Türkiye’nin uluslararası kurallara göre akreditasyonu olan yerbilimlerindeki ilk kompozit laboratuvarı olacak. Türkiye, bu merkezin çalışmaları sayede kendi coğrafyamızda beklenen depremlerin olası davranışlarına dair çok önemli ipuçlarına ulaşacak.
Yaltırak, MATAM’la meşgulken beklemediği bir şey olmuş ve Cumhurbaşkanlığı Yerel Yönetim ve Afet Politikaları Kurulu’nun bir üyesi olmak için davet almış. Kabul etmesi de ayrı bir tartışma konusu olmuş ancak oralara girmek istemiyor. 10 Nisan’da ataması resmileşen kurul henüz toplanmamış. İlk toplantıları bu hafta içinde 8 Mayıs’ta olacak.
Cenk Yaltırak’ın depremlerin tarihsel döngüsü üzerinden ileri teknolojiler ve yapay zekâ kullanarak yaptığı analiz ve varsayımları ‘karamsar senaryo’ şeklinde okuma eğiliminde olanlar var biliyorum. Ancak aslında anlattıkları içinde iyimserliğimize kapı açacak veriler de var. Mesela Marmara’da dört fayın birlikte kırılması durumunda oluşabilecek en büyük deprem 7,8 büyüklüğünde olabilir. Evet bu rakam ürkütücü. Ancak Yaltırak diyor ki “7,8’de bile İstanbul'un büyük bir kısmındaki doğru yapılmış, müdahale edilmemiş, az katlı veya ağırlığı az olan binalar bu son 6,2’lik 23 Nisan depreminden en çok etkilenen kıyılar kadar etkilenecek.”
Yani olası depremlerin büyüklüğüne takılarak yaşamak yerine oturduğumuz binalara yüklenecek ivme ve G kuvvetini öğrenmeyi deneyebiliriz. Bütün bu bilgilere bizi hızla ulaştırabilecek yeni teknolojilere yatırım yapan ulusal ve yerel yönetimler talep edebiliriz. Yaltırak ile yaptığımız ufuk turundan bana kalan ana fikir budur.
Fotoğraflar: Lulu Bal Özerten
-6,2’lik depremde siz neredeydiniz ve depremi fark edince ne yaptınız?
Ben evdeydim, eşim de evdeydi. Bütün apartman halkı sokağa çıktı ama biz sokağa çıkmadık. Hatta bana “Hocam gelmiyor musunuz?” dediler. “Niçin geleceğim?” dedim. Dediler ki “Deprem olacak.” Dedim ki “Deprem oldu.” Onlar devam etti, “Yok hocam daha büyük olacak” diye. Ben de onun üzerine “Bu bilgi nereden geldi?” diye sordum. Cevap şu oldu; “Hocam WhatsApp'ta dolaşıyor.” Ben de dedim ki “Bakın ben Cumhurbaşkanlığında bir komitede üyeyim. Yani bu tür önemli bilgilerin gelebileceği insanlardan biriyim. Benim elimde böyle bir bilgi yok. Benim jeoloji bilgim şu anda ana şokun olduğunu, bundan sonra olanların da artçı depremler olacağını söylüyor. Bu öncü bir şok değil. Öncü şoku oldu. Ana şok da oldu, şimdi şiddeti azalarak artçılar olacak. Onun için korkacak bir şey yok. Bence evlerinize girin” dedim. Ondan sonra eşimi evde bıraktım, işime gittim, işimi yaptım, döndüm. Baktım hâlâ bazı sakinler sokaktaydı. hâlâ bana soruyorlar “Hocam emin misiniz?” diye. O kadar soğukta dışarda oturamam, evime girdim oturdum. Benim evim Maslak civarında. Zaten benim bulunduğum yerdeki evler yıkılacaksa İstanbul’da kimsenin hayatta kalma şansı yok. Böyle bir depremi oluşturabilecek fay veya bunu yaratacak birikim veya etki yok.
-Tam buradan, adım adım ilerleyelim…Sizin argümanınıza göre tüm İstanbul’u yıkacak bir fay yok ama Marmara’da geniş bir alanı etkileyecek 7 ila 7,8 büyüklüğünde bir deprem üretebilecek faylar var ve bunlar henüz kırılmadı. Yani 23 Nisan 2025 depremi aslında 20 küsur yıldır konuştuğumuz denklemi çok da değiştirmedi. Bunu nereden biliyoruz?
O konuştuğumuz fay, Kumburgaz Çukuru ve Orta Marmara kesimindeki faydır ve o fay yaklaşık 250 yılda bir 7,4 bir deprem üreten bir fay. Nereden biliyoruz? Bu, İstanbul ile Tekirdağ arasındaki kentlerde hasar yapıyor hep. Ağırlıklı olarak Marmara Denizi, Büyükçekmece, Silivri, Küçükçekmece'de odaklanan bir fay. Burada da en son 1766 yıkıcı depremi olduğundan dolayı da diyoruz ki “Aradan bu kadar zaman geçti, geçen zamanda buraya atım birikti ve bu kadar bir stres yükledi. O nedenle bu fay kırıldığı zaman 7,4 civarındaki en büyük depremi üretebilir.” Bu bir varsayım. Ama bu varsayım sadece bu basit çıkarıma dayanmıyor. Bizim Marmara'da gördüğümüz fay segmentlerinin yakınındaki kentlerin zamansal yıkılmaları arasında iç içe geçmiş arka arkaya dizdiğinizde bir periyot yok.
Fakat her fayın kendine göre bir deprem üretme aralığı var ve bu sürede artı eksi yüzde 10 fark olabiliyor. Yani aynı alanın aynı şekilde yıkılması arasında örneğin Kumburgaz segmentinde bazen 275 yıl bazen 225 yıl olabiliyor. O nedenle de biz ‘ortalama 250 yıl’ diyoruz. Anlaşılması gereken her fayın kendine has bir periyodu var, kendine has bir boyu var ve diğer küçük faylarla olan etkileşimleri burada çok önemli. Kova boşalacak derken bir çay bardağı boşalırsa, belki deprem biraz gecikiyor ama bu sefer de başka bir kova onun üzerine boşalırsa sizin kova yine taşıyor. Bazı durumlarda iki kova birden boşalıyor. Biz buna fayların üzerine stresin aktarımı diyoruz. Yani konuştuğumuz şey doğrusal değil, karışık bir yapısı var. Ama sonuçta 1766 üzerinden yaptığımız hesapla şu an Marmara için rahatlıkla kırılma eşiğinin içinde olduğumuzu söyleyebiliyoruz.
-Averaj hesabı hâlâ 7,4 olarak anlatsanız da biliyorum ki son yıllardaki çalışmalarınızda büyüklüğün maksimum 7,8’e kadar çıkabileceği varsayımında bulunuyorsunuz. İstanbul’u da etkileyecek büyük Marmara depremi için size göre maksimum büyüklük 7,8. Daha büyük olamaz mı?
Hayır olmaz. Çok daha küçük de olmaz. Deprem tarihini okuduğumuzda periyodik varsayım bize büyük depremin bir yerleri yıkma şartı olduğunu söylüyor. Bu 6,2’likte hiçbir yer yıkılmadı. Mesela 1766'dan önce yapılmış tarihi binalar var, onların hiçbiri yıkılmadı. Demek ki bu o büyük deprem değil. 23 Nisan’daki orta büyüklükte bir depremdir. İstanbul’daki tarihi binaların ne kadar yıkıldığı ne zaman yıkıldığı hakkında makaleler ve doktora tezleri var. Mesela Deniz Mazlum’un çok güzel bir kitabı var 1766 onarımları hakkında. Bu fay mesela krip ediyorsa o zaman etmeyi unuttu da kitli mi kaldı? Marmara’da tarihsel veriler büyük depremlerden önce yeri belli olmayan orta büyüklükte depremlerin yaklaşık 10 yıl önce başladığını, sayılarının 2 ila 8 arasında değiştiğine dair kayıtlar var. Ama bunlar karmaşık bir düzende. Her segmentte karakteristik değil.
-Peki bu 6,2’lik deprem sizin hâlâ beklediğiniz o büyük Marmara depremi açısından bize hangi ipuçlarını verdi? Ya da belki de asıl soru şu; sizin kullandığınız bilgisayar sistemi ve algoritmalar 23 Nisan depreminin Marmara’da neden olduğu yeni fay haritası üzerine yorum yapabileceğiniz bir veri ortaya koydu mu? 10 gündür süren artçılardan bir pattern ortaya çıktı mı? Yoksa henüz ileri yorumlar yapmak için erken mi?
Bizim asıl depremi beklediğimiz ana faylara açılı bir sürü fay var. İşte bu faylardan birinde bu 6,2’lik Orta Marmara Sırtı Depremi oldu. Şimdi ona yakın bazı faylar var. O faylardaki hareketler de yine ana fayı etkiliyor. Ama beklediğimiz büyük depremin genel büyüklüğü etkiliyor mu? Hayır, etkilemiyor. Bu açıdan baktığımız zaman şunu rahatlıkla söyleyebiliyoruz ki bu faydaki stres boşalmış değil. Ben bunu hep bir kapı benzetmesiyle anlatıyorum. Kuzey Anadolu Fayı’nın Marmara segmentleri kapılardan oluşuyor, o kapılara yaslandıkça kapıların menteşeleri gıcırdıyor, çatlıyor, patlıyor. Ama o kapının bir de kilidi var. Kilit dediğimiz fayın kırılmasını beklediğimiz yer. Menteşelerde deprem olunca o kilide de bir yüklenme oldu. Ama bu durum için “Beklenen bir depremi öne aldı ya da erteledi” diyemeyiz. Bunu söylemek mümkün değil. Çünkü büyüklük diye bir şey var. Yani siz 20 litrelik bir kova suyun içinden bir çay kaşığı su eksilttiğiniz zaman hacimden çok büyük bir şey gitmiş olmuyor.
-Biliyorum ki kişilerin açıklamaları ya da yorumları üzerinden bir polemiğe girmek istemiyorsunuz. Hatta sırf bu nedenle geçen sene sosyal medya hesaplarınızı kilitlediniz. Ancak yine de 23 Nisan depreminden sonra medyamızın adeta ‘milli servet’ muamelesi yaptığı Şener Üşümezsoy’un iddialı yorumlarını hatırlatmak zorundayım çünkü kendisine inanmayı tercih eden çok fazla insan var. Üşümezsoy dedi ki “23 Nisan’da Hiroşima’ya atılan bomba kadar gerginlik boşaldı. Artık bu yüzyılda İstanbul’da 7 üzerinde deprem olma riski kalmadı.” Ama sizin kova benzetmenize bakarsak, 23 Nisan’da 20 litrelik kovadan sadece bir çay bardağı eksildi.
Çay kaşığı sadece benzetme. Eğer bunun matematik karşılığını hesaplarsanız ana fayın bütününde olsa Mw 0.03 kadar moment düşer. 7,4 yerine 7,37’lik deprem olsa sismik kayıtlarda bu fark görülemez dahi. Bu depremin yıkıcı bir depreme negatif veya pozitif katkı yaptığını anlayabilmek için önce bu artçı depremlerin bitmesi lazım. Hangi alana yayıldığını görmek lazım. Onların toplam enerjisine bakmak lazım. Ve bu toplam enerjinin çevreyi nasıl değiştirdiğini görmek lazım. Yani depremin ertesi günü bunu söyleyecek hiçbir veri yok aslında teknik olarak. Bunu söylerseniz bilime dayanmayan bir yorum yapmış oluyorsunuz.
-Bu arada hemen hatırlatayım…3 Mayıs’ta 4 büyüklüğünde bir artçı meydana geldi. Tam da herkes artık artçıların hız kestiğini düşünürken. Daha ne kadar daha sürebilir hissedilen artçılar ve size göre bu saatten sonra 4’ten büyük artçı normal midir?
Biz bunlara ana şoktan daha küçük oldukları için artçı diyoruz. 6,2’nin olduğu fayda ise artçı. Fakat bu sisteme açılı onlarca farklı fay var. Bunlarda da olabilir. Burada ancak doğru bir lokasyon çözümü, bu depremin fay çözümü ile yorum yapılabilir.
-Sizin neredeyse kategorik olarak reddettiğiniz şeylerden biri de gazeteciler de dahil sokaktaki herkesin size devamlı sorduğu olası büyük bir depremin zamanıyla ilgili soruları yanıtlamak. Siz zamanından çok nereyi etkileyeceğiyle ilgilisiniz. Ve diyorsunuz ki “O kova mutlaka boşalacak ama........© T24
