menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İlker Canikligil: Hakkımda suç duyurusunda bulunan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığıymış; 'Komünizm peyder pey yok edilmelidir' demiş olsam, başıma bir şey gelmeyecekti

67 14
09.06.2025

Diğer

09 Haziran 2025

İlker Canikligil

Bayram nedeniyle malumunuz hayat yavaşladı ama siyaset durmadı. Liderlerin bayram mesajlarında esenlik vurgusundan ziyade Türkiye’nin gebe olduğu yeni siyasi süreçlere dair ima ve temenniler öne çıktı. Bayramın bu son gününde, siyasetin bize dayattığı gündemin kendisini değil ama bu olağanüstü dönemin ruhunu konuşmak için yönetmen ve YouTube yayıncısı İlker Canikligil’i davet ettim.

İlker Canikligil, yaklaşık altı sene önce kurduğu FluTv’deki bir programda 24 Mart’ta sarf ettiği sözler nedeniyle 25 Mart’ta tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne konulmuştu. Bir ayı aşkın yattıktan sonra adli kontrol şartıyla salıverildi ancak davası devam ediyor. Star Wars serisindeki bir kavrama atıfta bulunarak alt sınıf eleştirisi yaptığı için önce sosyal medyada linçlendi, sonra hükümet gazetelerinin manşetine taşındı, sonra da kendisini savcı karşısında buldu. Önüne koyulan dosyada ‘siyasal İslam’ konusunda X hesabından yaptığı bazı paylaşımlar da vardı. İddiaya göre Canikligil, zincirleme olarak Adalet ve Kalkınma Partisi seçmenlerini hedef alarak, ‘suç işlemeye alenen tahrik’ ve ‘halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik’ etmişti.

Tam olarak ne olduğunu, kendisinin ne söylediğini, diğerlerinin kendisini ne söylediğini sanarak hedef haline getirdiğini kendisi anlatsın istedim.

Dilinizin ucuna gelen espriyi bile hassas kantarda tartmadan dile getirmemeniz gereken zamanlardasınız. Canikligil’in yaşadıklarının kabaca özeti bu olabilir. Ancak siz ne kadar dili çok iyi kullandığınızı sansanız da devasa bir propaganda makinası, herkesi sizin aslında başka bir şey söylediğinize ikna edebilir. Bunun karşısında yapabileceğiniz çok da şey olmayabilir, kendinize inanmaya devam etmekten başka.

İlker Canikligil’i kanalındaki bol şakalı sohbet programlarından tanıyor olabilirsiniz ancak o aslında uzman konuklarıyla çok iyi politik-ideolojik-kavramsal tartışmalar da yapan derinlikli bir yayıncı. Bunu çok iyi bilen FluTv izleyicileri, bu zor süreçte hem ‘İlker Hoca’larına hem de kanala sahip çıkmışlar. Bu hikâyenin belki de umut veren tek yanı Canikligil’in tutuklanmasının ardından sponsorların derhal uzamış olmasına rağmen kanalın tamamen izleyici desteğiyle ayakta kalabiliyor olması.

Yaşadığı ve sevdiklerine yaşattığı gerilimli haftaların ardından susup köşesine çekilmek yerine kendini doğru izah etmek için çabalıyor olmasının karşılığını bulmasını umut ediyorum.

“Özgürlüğün tek bir anlamı varsa o da insanlara duymak istemedikleri şeyleri söyleyebilme hakkıdır.”

Bu konuşma tabii ki George Orwell’i, Franz Kafka’yı ve Karl Marx’ı anmadan tamamlanamayacaktı…

- Şu an olay mahallindeyiz, FluTv stüdyosunda malum konuşmayı yaptığınız mikrofonun önündeyiz. Gözaltına alındığınız yer de burası. O güne nasıl bir siyasi ve psikolojik atmosferde gelindiğini hatırlatır mısınız?

Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarının tutuklanmasından sonra 23 Mart Pazar günü kurulan sandıklarda oy kullanmaya gittim. Aslında CHP'ye üye değilim tabii, destek olsun diye gittim. Oy kullandıktan sonra Twitter’da oyumu kullandığımı yazdım. Hemen bu trol dediğimiz tipler geldi. İşte “Vay hırsıza mı kullandın? Tek adaylı seçim mi olur?” gibi saldırılarla geldiler. Malum orada bazı atışmalar oldu. Ben de sinirlendim biraz. Karşılıklı bir tweetleşmeler oldu.

- Twitter’da ‘gel gel’ yapanlara hâlâ yanıt veriyor olmanız da benim açımdan enteresan.

Zaten bütün arkadaşlarım, eşim “yapma, etme” diyorlar ama yine de yapıyorum işte! Belki bir tür sinir hastalığı denebilir. Böyle bir ortamda ben de içinde ‘siyasal İslam’ geçen bir mesaj yazdım. Sonra ertesi sabah Mustafa Seven ile her pazartesi yaptığımız canlı yayında o Twitter’daki atışmalar gündeme geldi. Ben de onun arkasından bir taksiciyle yaptığım muhabbeti anlattım. Yani aslında ikisi ayrı şeyler ama üst üste gelince başta Yeni Akit, Yeni Şafak olmak üzere malum medya üzerine atladılar. Birdenbire “İlker Canikligil İslam düşmanıdır” gibi bir kampanya başlattılar. Önce “İlker Canikligil AKP'lilerin katliamını önerdi” dediler. Sonra o da kesmedi, iş “İmamoğlu destekçisi Youtuber İlker Canikligil İslamcıların katlını önerdi” noktasına kadar gitti. Yani 25 Mart sabahı bu haberlerle uyandık. İşte zaten 25 Mart akşamı buraya geldiler beni almaya. Toplam üç günde gelişti olaylar.

- Şimdi tabii aslında konuştuğumuz 19 Mart’tan da önce başlayan bir psikolojik ortamın son aşaması. Malum bazı gazetecilerin, TÜSİAD yöneticilerinin, menajer Ayşe Barım’ın gözaltına alınıp tutuklandığı, iki oyuncunun yalan beyan iddiasıyla ifadeye çağrıldığı bir sürecin sonunda geldi İBB operasyonu. Dolayısıyla toplumun çarpan etkisi olan bütün kesimlerine bir türlü ‘konuşursan yanarsın’ endişesinin salındığı bir eşik. Hâl böyleyken, sözleriniz çarpıtılarak yapılan kampanyanın bir tutuklamaya gidebileceğini öngörebilmiş miydiniz?

Valla ben bunu hiç düşünmedim çünkü dile çok önem veren biriyim. Konuşarak, yazarak para kazanıyoruz, siz de öylesiniz. “Herhangi bir şey yok edilmelidir” ile “herhangi bir şeye inananlar yok edilmelidir” arasındaki farkı bilecek kadar da dile hakimim. Dolayısıyla sözlerimin bu şekilde bir linç kampanyasına dönüşeceğini düşünmemiştim. Ama tabii savcı öyle yorumlamamış.

- İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı kendi kendine mi harekete geçmiş, yoksa başka bir kişi ya da merci suç duyurusunda mı bulunmuş hakkınızda?

Bize savcılıkta söylenen suç duyurusunda bulunanın Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı olduğu. Dolayısıyla benim “Herhalde öyle yorumlanmaz” diye düşündüğüm şeyi onlar tam olarak “öyle” yorumlamışlar. Tabii tweetler ve canlı yayındaki sözlerim üst üste gelince Yeni Akitlerin Yeni Şafakların olayı bir paket halinde sunması etkili oldu diye düşünüyorum. Zaten siz de hatırlattınız, benden bağımsız olarak çok ateşliydi ortam o günlerde.

- Ateşli siyasi ortama rağmen yine de tutuklanmayı beklemiyordunuz ve şaşırdınız.

Star Wars'tan dolayı tutuklanmayı beklemiyordum açıkçası!

- Tutuklanma gerekçenizde şu yazıyordu: YouTube’da yayımladığı videodaki sözleri nedeniyle ‘suç işlemeye alenen tahrik’ ve ‘halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik.’

Evet ama tutuklama talebinde tweet’ler de var. Yani benim zincirleme suç işlediğim iddiası var. Ben düzenli olarak bir suç işlemiş ve vazgeçmemişim.

- Yani siz ‘siyasal İslam’ın yok sayılması ve ciddiye alınmaması’ için istikrarlı biçimde kampanya yürüterek zincirleme suç işlemiş olmuşsunuz. Doğru mu anladım?

Kabaca deniyor ki; “Ünlü bir kişidir, hem de geçimini bu işlerden sağlamaktadır. Görülüyor ki düzenli olarak çeşitli medyalarda aynı fikirleri dile getiriyor.”

- O zaman ‘siyasal İslam’ın ya da herhangi başka bir ideolojinin yok sayılması ya da ileri gidelim yok edilmesi gerektiğini savunmak bugün Türkiye’deki hukuki düzende bir suç olmuş durumda. Bu mudur?

Benim de zaten ilk duruşmadaki savunmam tam bu yöndeydi. Bir fikrin yok edilmesinden bahsettiğimi anlatmaya çalıştım. Benim baktığım yerden, bir fikrin yok edilmesi de ancak daha iyi bir fikir bulunarak olur.

- Hâkimi ikna etmiş demek bu savunma ki 7 Mayıs’ta adli kontrolle tahliye kararı verdi sizin için.

Dava henüz sonuçlanmadı.

- Sizi sorgulayan İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’in kendisi mi oldu bizzat?

Hayır kendisi değil. Savcılık ifademde de aynı mahkemede olduğu gibi bir düşüncenin yok edilmesinden bahsettiğimi, kesinlikle bir kişiden ya da gruptan bahsetmediğimi söyledim. Tabii aslında bu tartışma hangi fikrin yok edilmesini istemenizle ilgili. Yani “Komünizm peyderpey yok edilmelidir” demiş olsam, tabii ki bir şey olmayacaktı. Ben Silivri'deyken, Mümtazer Türköne çok iyi bir yazı yazmış. Ana hatlarıyla şunu diyor; “İlker Canikligil’i tanımıyordum. Böyle bir şey dediği için tutuklanmış. Siyasal İslam’ı hükümetin veya devletin de üstlenmesine şaşırdım. Çünkü anayasaya göre zaten ‘siyasal İslam’ diye bir şey olamaz. Hükümet bunu neden üzerine alındı?” Bu analizi enteresan geldi bana. Zaten ben de savunmamda Adnan Menderes'in sözünü kullandım. Menderes aynı şeyi söylüyor; “Siyasette İslam kullanılmamalı. Herhangi bir partiye böyle bir ayrıcalık verilmemesi lazımdır” diyor.

- Tutuklandıktan beş gün sonra Twitter hesabınızda “Silivri soğuk değil, kesin bilgi, yayalım” mesajınız yayınlandı. İki milyondan fazla beğeni almış o mesaj. Neden öyle bir paylaşım yapma gereği duydunuz? Şakayla ortamı yumuşatmak için mi yoksa hapishane şartlarına dikkat çekmek için mi?

Silivri gerçekten soğuk değil. Bu arada şartlar beklediğimden iyi orada. Sonuç olarak bizim jenerasyon Ziverbey Köşkü'nü okuyarak büyüdü ya. Hani öyle bir kötü muamele falan kalmamış. Türkiye oralarda ilerlemiş. Ama tabii F tipi yüksek güvenlikli bir cezaevi. Yani ben bayağı terörist statüsünde ele alındım. Gerçi Ekrem İmamoğlu da öyle, oraya alınan herkes öyle. Herkesin yaklaşık 12 metrekarelik tek hücresi var. Her hücrenin bir de 12 metrekarelik avlusu var.

- Enver Aysever’in yayınında anlattınız, Silivri’deki tutuklu ve hükümlülerin isterlerse televizyon satın alma hakkı varmış. Ne kadar sürüyor bir televizyon almanın bürokratik süreci?

Televizyonu 12 gün sonra alabildim ben bayrama denk geldiği için.

- Kapitalizmden mahpushanede bile kurtulamamak da çok iyi değil mi? Paran varsa dış dünyayla ilişkilenebilirsin. Kantinden gidip televizyon satın alabilmek için ne kadar paran olması lazım?

Gitme diye bir şey yok. Dilekçe yazıyorsun. 8 bin TL’ye size bir Arçelik televizyon geliyor. Ben de şaşırdım buna. Niye öyle bir şey var anlamadım. Ama onun dışında elektronik hiçbir şey yok içerde.

- İnsanın özgürlüğünün düşünce suçu, düşünceyi ifade suçu nedeniyle kısıtlanmasının yıkıcılığını bir yana bırakırsak, aslında bir süre elektronik detoks iyi gelmiş olabilir mi size?

Geldi. Ama tabii zorlandım da… Ne kadar tabii artık hayatımıza girdiyse telefonlar ve elektronik cihazların tümü. Böyle biraz tasavvufi bir durum........

© T24