menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

AP Türkiye Raportörü Amor: Türkiye artık 'AB'ye daha az aday' ülke; Avrupa'dan kimse çalışanlarının soruşturma ve tutuklanma riski olan bir ülkeye yatırım yapmaz

61 25
24.02.2025

Diğer

24 Şubat 2025

Nacho Sanchez Amor

Beş senedir Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye raportörü olarak görev yapan İspanyol Nacho Sanchez Amor bir sosyal demokrat. Halefi Hollandalı Kati Piri kadar radikal çıkışları olmasa da hükümet cephesinde sempati gören bir AB yetkilisi değil. Ankara zaten oldum olası Avrupa Parlamentosu’nu, AB kurumları içinde karar alma mekanizmaları içindeki nispeten düşük ağırlığı nedeniyle çok fazla dikkate almama eğiliminde olmuştur. Üyelik müzakereleri malum 2019’dan beri dipfrizde, yani resmen olmasa da fiilen askıda. O nedenle de Türk hükümeti Brüksel ile işlerini üyelik gündemi üzerinden değil, jeopolitik al-ver üzerinden yürütmeyi tercih ediyor. Bu durum Brüksel’in de işine geldi. Zira AB tarafı zaten Türkiye’nin üyeliğini gündeme almak istemiyordu, AKP hükümetinin reformları rafa kaldıran tavrı AB’nin elini rahatlattı denebilir. Tam da bu yüzden AB Komisyonu Başkanı Ursula Von der Leyen, Ankara’ya geliyor, Suriyeliler için para bırakıp, demokrasi kelimesi etmeden gidebiliyor. Yeni dönemin normali bu.

Nacho Sanchez Amor ise gördüğüm kadarıyla, Ankara-Brüksel hattındaki bu yeni normale rağmen hala kendince Türkiye’nin AB’ye üye olmak gibi bir hedefi varsa ne yapmaması gerektiğini anlatmak için çırpınan yegâne insan. Aralık ayında Türkiye’ye geldiğinde benim gribal durumum nedeniyle planladığımız söyleşiyi gerçekleştirememiştik. Aradan geçen kısa sürede Türkiye’de çeşitli gerekçelerle gözaltına alınan, sorgulanan, tutuklanan insan sayısını takip edemediğimiz bir dönem geçirdik. 2025’in ilk iki ayında hâkim olan siyasi iklimi değerlendirirken Amor, “Bana ‘haddini bil’ mesajı gönderdiler. Ben haddimi de yerimi de biliyorum. Kendi başıma iş yapmıyorum. Beni Avrupa Parlamentosu yetkilendirdi” dedi. Bir an şaşırdım, acaba bir hükümet yetkilisi böyle bir şey demiş de ben mi fark etmemiştim? Ancak sonradan anladım bir Yeni Akit yazarı bu minvalde bir yazı kaleme almış. Tabii Nacho Sanchez Amor, Türk medyasında kimlerin hükümet adına ahkam kesme özgürlüğü olduğunu bilecek kadar Türkiye’yi tanıdığından yorumunda haksız değil.

Bu söyleşide açıklıkla dile getirdikleri aslında malumun ilamı oldu. Tam tahmin ettiğimiz gibi, Avrupa Birliği’nin karar alıcıları artık Türkiye’yi bir ‘aday ülke’ olarak görmüyor ancak bunu dile getirmiyorlar çünkü Erdoğan hükümetiyle başka işleri var. Elbette Raportör Amor, bu bu ifadeleri kullanmadı ama söylediklerinin başka bir anlamı yok.

-Geçen seneki Avrupa Parlamentosu seçimlerinden sonra yeniden Türkiye raportörü olarak tekrar seçildiniz ve Aralık 2024’te ülkemize ikinci döneminizin ilk ziyaretini yaptınız. O sırada Türkiye kamuoyu ağırlıklı olarak Devlet Bahçeli’nin Öcalan çağrısını konuşuyordu. Ancak bir yandan da CHP'li Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer tutuklanmış ve birçok DEM’li belediyeye kayyım atanmaya başlamıştı. Yeni yılla birlikte tutuklama ve gözaltı dalgaları genişledi. İş en son TÜSİAD tepe yönetiminin polis eşliğinde sorguya alınmasına kadar gitti. Türkiye’deki siyasi iklimi takip ediyor musunuz?

Elbette takip ediyorum, etmez miyim? Ülkenizde olan şeyler, takip edilmesi kolay şeyler de değil. Bu son tutuklama dalgası öncesinde de zaten bir kayyım dalgası yaşanıyordu geçen yıldan beri. Ben zaten bahsettiğiniz ziyarette bu konuda mesajlar vermeye çalıştım, keza AB de verdi benzer mesajları. “Lütfen bu kayyım sistemine geri dönmeyin” dedik. Ama maalesef her hafta yeni bir kayyım ataması haberi alıyoruz. Hatta şu anda biz konuşurken yeni bir belediyeye kayyım atanmış olabilir. Bir de tabii bazı vakalarda çok tuhaf prosedürler uygulanıyor. Mesela Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanmasında on yıl öncenin telefon dinlemeleri kanıt olarak sunuldu. Acaba o dinlemeler mahkeme kararıyla mı yapılmıştı, bunu bile bilmiyoruz. Bir kişinin on yıl boyunca dinlenmesini mümkün kılan bir yasal zemin var mı mesela? Bütün bu yanıtı olmayan soruların dikkate dahi alınmıyor oluşu bugünün Türkiye’si açısından normal bir şey. Buradaki asıl konu şu; kayyım sitemi demokrasiye bir darbedir. Ben kayyım sitemini gündeme getirdiğimde Türk yetkililerin yanıtı hep şu oluyor; “Bu bizim yasalarımızda var.” Hayır yok. “Var” dediğiniz yasa tamamen kendi anayasanıza aykırıdır. Çünkü siz mahkeme kararı olmadan bir belediye başkanını görevden alamazsınız. Şu anda Türkiye’de olan belediye başkanlarının hukuki bir sürecin sonunda mahkeme kararıyla değil idari kararla görevden alınmasıdır. Bir diğer büyük sorun da görevden alınan belediye başkanının yerine daima iktidar partisinin temsilcisinin atanıyor olmasında. Yapılması gereken orada birinci gelmiş parti hangisiyse onun temsilcisine görev verilmesidir.

-Bazı istisnalar oldu, onu hatırlatmam lazım. Mesela Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat yolsuzluk iddiasıyla tutuklandı ama yerine AKP’li biri değil CHP’li bir meclis üyesi geldi. Yani hükümet onun yerine bir vali ya da kaymakam atama teşebbüsünde bulunmadı.

Evet ona değil ama diğer belediye başkanlarına ‘terör’ ile bağlantılı suçlamalar getirildi. Bu gidişle Türkiye nüfusunun yarısı terörizmle suçlanabilir.

-Türkiye'de olan bitene dair yorumunuz bu mu; Türkiye’nin yarısı terörizmle suçlanabilir? Böyle mi görüyorsunuz?

Benim yorumum şu; siyasi rehine alma meselesi Türkiye açısından eski bir politika. Siyaset bunun üzerinden yapılıyor. Pazarlıklarda kullanılmak üzere siyasi rehineler tutuluyor. Şimdi mesela bir çözüm süreci var ve bazı DEM Partili yöneticiler rehine alınıyor. CHP’nin cumhurbaşkanı adaylığı meselesinde Ekrem İmamoğlu rehine alınıyor. Bunların hepsini siyasetteki pazarlıklarda ilerde kullanmak üzere rehine alma yöntemi olarak görüyorum. Eğer konu hukuki olsaydı oyuncu menajeri kadın, Gezi’nin üzerinden 12 yıl geçtikten sonra o dönemki bazı telefon konuşmaları nedeniyle neden tutuklansın? Burada yine o dinlemelerin ne şekilde yapılmış olduğunu bilmediğimizi de hatırlatmak istiyorum. Ben bütün bunların AKP hükümetinin gelecekteki bir siyasi gündemi için koz olarak kullanmak maksadıyla yapıldığını düşünüyorum. Tutuklu ya da görevden alınmış DEM’li belediye başkanlarını çözüm sürecinde pazarlık unsuru olarak kullanacaklar belki.

En kötü olan ise sizin Türkiye toplumu olarak bütün bunları normalleştiriyor olmanız. Kamuoyu ve medyanın büyük bölümü bunları neredeyse normalleştiriyor. Seçilmiş bir belediye başkanının yerine hükümetin bir yetkilisinin atanmasını normalleştirme noktasına geldiniz. En garip şeyler bile insanlar tarafından normal karşılanır oldu Türkiye’de. Bunlar o kadar sık aralıklarla ve o kadar çok kereler oldu ki toplumun genelinin artık bunları ‘normal’ sanması da bir ölçüde anlaşılabilir bir şey. Ama toplumun hatırlaması gerekiyor; hukukun üstünlüğünün olduğu normal bir ülkede böyle şeyler olamaz. Şimdi tabii kayyım sistemi benim açımdan çok acı verici ama başka çok şey oluyor. Mesela genç bir kız evde hazırladığı bir ödev yüzünden sorgulanıyor, hem de terörle bağlantılı suçlardan. “Ödevini neden orada yaptın?” diye soruluyor. Bütün bunları dışardan izliyoruz. Ülkenizin imajının ne olduğunu gerçekten hayal edebiliyor musunuz?

-Şöyle bir durum var. Türkiye’de olanların dışarıdan nasıl göründüğü Türk hükümetinin umurunda değil. Hükümet ilk döneminde önemsediği AB çıpasını bir kenara atmış durumda. Ne AB Komisyonu’nun yıllık raporları dikkate alınıyor ne de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararları uygulanıyor. Böyle davranabiliyorlar çünkü hiçbir yaptırıma da maruz kalmıyorlar. Sanki Avrupa, kısmen kendi sorunları yüzünden, kısmen Trump yüzünden, kısmen de Suriye sorunuyla başa çıkmada Türkiye'ye ihtiyaç duymaları yüzünden, Türkiye'deki insan hakları ihlallerine ve hukuksuzluklara göz yumuyor. Ve biz bu arada sizin dışınızda neredeyse hiçbir yetkili ağızdan Ankara’ya yükümlülüklerini hatırlatan bir cümle duymuyoruz. Neden buraya gelindi? Brüksel, Türkiye’yi tamamen gözden çıkardığı için mi?

Öncelikle, ben de Brüksel’im, Brüksel’de Türkiye ile ilgili ekosistemin bir parçasıyım. Ve bahsettiğiniz konularda hep yüksek........

© T24