menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

‘Küresel konjonktür her şeydir’ kumarının sınırları

56 20
24.03.2025

Diğer

24 Mart 2025

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu

Yakın tarihimiz dünyanın farklı ülkelerinde yolsuzluk iddialarıyla hapse atılmış ya da yargılanmış popüler siyasetçi örnekleriyle dolu. Dün, İstanbul’un ‘üç kez seçilmiş’ Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanma haberi ekranda yanıp sönerken, benzer sınamalardan geçmiş, benzer bir yolculuk esnasında küllerinden doğmuş siyasetçileri düşündüm. Sanıyorum en çarpıcı örneklerden biri, Latin Amerika solunun sembol isimlerinden Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva’nınkidir.

Sendika liderliğinden gelen Silva 2003-2010 yılları arasında devlet başkanlığı yapmış, seçimi kaybettikten sonra ise selefi olan sağ popülist Bolsanaro’nun hiddetini üzerine çekmişti. Dört ayrı yolsuzluk davasında yargılanan Silva, pasif yolsuzluk ve kara para aklama suçlarından mahkûm olmuş, 2018'in Nisan ayında tutuklanmış, 580 gün hapiste kaldıktan sonra tahliye edilmişti. Brezilya Yüksek Mahkemesi, 2021'de Lula da Silva'yı yolsuzluk ve kara para aklama davalarından yargılayarak suçlu bulan 13. Curitiba Federal Mahkemesinin ‘yetkisiz’ olduğuna hükmetti. Yüksek Mahkeme, hakkındaki hükümleri iptal ederek soruşturmaların yeniden başlatılmasına karar verince Silva’nın 2022 seçimlerinde adaylığının önünü açıldı. Lula da Silva, Ekim 2022’de oyların yaklaşık yüzde 51’ini alarak yeniden devlet başkanı seçildi. Hem de 77 yaşında.

Hepimiz biliyoruz ki, konu gerçekten sadece İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yolsuzluk iddiası ile yargılanması olsaydı, iktidar hukuki süreci bambaşka yönetebilirdi. Altı gün boyunca kendini iktidarın gayrı resmi sözcüleri ilan etmiş durumda olan medya karakterleri, izlediğimiz toplu ‘paketlemelerin’, Cumhuriyet Halk Partisi’ne dönük bir ‘temiz eller’ operasyonu olduğuna toplumu ikna etmek için her türlü servis edilmiş ‘bilgi’ ve dedikoduyu dolaşıma soktular. Şüphelilerin avukatlarının dahi isnatları henüz görmediği saatlerde, ‘deliller’ şakır şakır ekran bülbüllerinin cep telefonlarına akıyordu. ‘Masumiyet karinesi ilkesi’ yine ilk dakikadan tuzla buz edildi. Ergenekon, Balyoz dönemlerinin itibar suikastlarını anımsatan yayınların yarattığı ‘deja vu’ duygusu ve bunun soruşturmanın meşruiyeti üzerine ilk günden düşürdüğü gölge falan hiçbirinin umurunda değildi.

Sonuç ne oldu?

“Kriminal boyutu yenilir yutulur gibi olmayan........

© T24