menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Tarihte Türkler nasıl yemek yiyordu; Osmanlı padişahlarından romantik ‘kaşık’ detayı ve Meze Festivali

16 7
04.11.2024

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

04 Kasım 2024

“Kitap; tıpkı kaşık, çekiç, tekerlek veya makas gibidir.
Bir kere icat ettikten sonra daha iyisini yapamazsınız.
Bir kaşıktan daha iyi olacak bir kaşık yapamazsınız…”

Umberto Eco

İtalyan yazar Umberto Eco ve Fransız sinemacı-dramaturg Jean-Claude Carrière bir araya gelerek kitaplar üzerine uzun soluklu bir sohbet gerçekleştiriyor. Bu derin sohbetlerini de ‘Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın’ adlı bir kitaba dönüştürüyorlar.

Yukarıdaki alıntı da bu kitaptan. Eco’nun bahsettiği icatlardan biri olan kaşıklara baktığımızda ne kadar haklı olduğunu görebiliriz. Zira, neandertallerden bu yana aynı işlevi gören kaşığı kullanıyoruz ve Antroposen çağında, insan merkezli bir dünyada, atalarımızla ortak bir paydada buluşuyoruz!

İlk kaşık kullanımı deniz kabukları ile başlamış ve kaşık formunu alan dallarla yoluna devam etmiş.

Neolitik çağda, insanlar yerleşik hayata geçtiğinde tarım yapıyor, buğdayı evcilleştiriyor ve ateşi kontrol altına alıyorlar. Böylece yemek pişirme teknolojileri gelişiyor ve MasterChef programının ilk tohumları atılıyor, kaşıklar da çeşitlenmeye başlıyor.

Geçen hafta davetli olarak katıldığım Antalya Akra Otel’de düzenlenen Meze Festivali'nde araştırmacı Nur Başnur’un, Anadolu'da kaşığın izini takip etmek üzerine hazırladığı ‘Kaşığın Arkeolojisi’ isimli sunumunu dinledim. Normalde iki saate yakın olduğunu belirttiği bu 45 dakikalık sunumda daha çok Türklerin üzerinde duruldu.

Anadolu'nun eski sahiplerinde de kaşık formlarının görüldüğünü ama Türklerin, binli yıllarda bu yarımadaya girdiğini ve bir kültür oluşturduğunu düşünürsek Türklerden bahsetmenin de herhalde tuhaf bir şey olmadığını söyledi.

Osmanlı padişahları, yeniçeriler ve tekkelerdeki kaşık detaylarına geçmeden önce Meze Festivali’nden de biraz bahsedeyim.

Bu yıl altıncısı düzenlenen ‘Meze Festivali’nin 16 katılımcı restoranı vardı. Tek bir bilet alarak, bu restoranların favori mezelerinden gece boyunca tadılabiliyor. Aslında bu organizasyonun daha geniş çaplı olanı hatta anası-atası diyebileceğimiz bir festivalimiz vardı geçmişte.

Time Out İstanbul dergisi ilk defa 2012 yılında Esma Sultan Yalı’sında İstanbul’un en iyi restoranlarını ‘101 İstanbul Lezzeti’ etkinliğinde bir araya getirdi.

Dönemin en havalı fine dining restoranlarından, İstiklal Caddesi’ndeki meşhur Sabırtaşı içli köftesine kadar birçok restoranı aynı anda, aynı yerde tek bir bilet alarak bulabiliyordunuz. Güzel günlerdi…

Hatta ‘Meze Festivali’nde yıllar sonra karşılaştığım Le Cordon Bleu Türkiye Direktörü Defne Ertan Tüysüzoğlu ile aynı anda “Ne kadar güzeldi ya!” diyerek 101 İstanbul Lezzeti’ni de yad etmiş olduk.

Festival gecesinde Akra Antalya, diğer mekânlar gibi meze değil, tatlı servis etmişti. Sebebini Akra Otel’in Executive Chef’i Baykaner Gönen’e sorduğumda, şahane bir misafirperverlik yanıtı aldım:

“Biz ev sahibiyiz, misafirlerimizin daha çok ön planda olmasını isteriz.”

Gönen, meze kültürüne dair de şunları söylüyor:

“Yerellik, mezenin temel taşıdır. Her bir meze içerisindeki coğrafi işaretli ürünleri ile kendine has bir kimliğe bürünür. Farklı kültürlerin mutfaklarını bir araya getirerek evrensel bir dil oluşturur. Bu evrensel dil, nesilden nesile aktarılarak gelenekselleştirilir.

Meze, sadece bir başlangıç aperatifi değildir, kültürlerin değiş tokuşunun bir simgesidir. Kültürlerin etkileşimini buluşturan bir sosyal gastronomidir. Meze sofralarında, farklı kültürlerin tatları bir araya gelir ve sohbetlerin, paylaşımların ve dostlukların temelini oluşturur.”

Yolunuz Akra’ya düşerse Baykaner Şef ile mutlaka sohbet etmenizi dilerim.

Gastronomi meraklıları için yazının en sonuna da bir tatlılık bırakarak; Antalya’nın meşhur restoranı 7 Mehmet’ten' ballı dereotlu beyin' ve Akra’dan da 'kovuk tatlısı' tarifini paylaşıyorum.

Çin sınırında, Tanrı Dağı eteklerindeki Türklerin inançları göktengri, meziyetleri ise askerlikti. Onların kullandıkları kaşıklar arasında madeni kaşık da vardı. Fakat bu kaşıklar gastronomik bir unsur olmanın........

© T24


Get it on Google Play