Türkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet?
Diğer
29 Aralık 2025
Türkiye’de son yirmi beş yılın hikayesini, her kriz döneminde toplumdan yükselen iki soru özetliyor: “Nerede bu devlet?” ve “Nerede bu adalet?”
Bu sorular artık yalnızca siyasetçilerin ya da akademisyenlerin değil, taksi şoföründen ev kadınına, esnaftan memura herkesin günlük konuşmalarının parçası. Sokakta, evde, ekranda dolaşan en yaygın duygu “adaletsizlik”.
Bu duygunun kaynağına dair farklı açıklamalar var. Kimine göre 15 Temmuz sonrası hızlanan siyasal dönüşüm, kimine göre 2002’den beri süren iktidar stratejisinin son evresi, kimine göre ise Türkiye’nin uzun modernleşme sürecindeki yapısal sorunlar. Ama bakış açısı değişse de ortak bir sonuç var. Adalet duygusu eridiğinde yalnızca hukuk değil, toplumun ahlaki normları da çözülüyor. Hukuka güven azaldığında ortak yaşam iradesi de zayıflıyor.
Son haftalarda ekran yüzleri üzerinden başlayan ve uyuşturucu operasyonlarına uzanan süreç bu kırılganlığın son örneklerinden biri. Türkiye’de adalet algısı uzun süredir geriliyor. Toplum yaşananları sessizce izlese de belleğine kaydediyor. Görünür bir tepki vermese de hukuka dair inancı değişiyor. Bu sessiz dönüşüm yalnızca adalet algısını değil, ülkenin demokrasi kapasitesini de aşındırıyor. Bu nedenle, yargıya güveni tek bir operasyonla yükseltmek artık pek mümkün görünmüyor.
Ak Parti’nin iktidar yıllarına bakıldığında, ülkedeki büyük siyasi kırılmaların çoğunun doğrudan yargı süreçleri aracılığıyla görünür hale geldiğini görüyoruz. Bu yirmi üç yılı ve toplumun yargıyla ilişkisini davalar üzerinden analiz etmek mümkün. Darbe girişimleri, hükümet-asker çatışması, siyasi partilerin kapatılması davaları, örgüt suçlamaları, yolsuzluk iddiaları, ifade özgürlüğü davaları, yerel yönetimlere müdahale süreçleri… Tüm bu başlıkların ortak bir noktası var. Yargı, bu dönemde siyasetin en sert mücadelelerinin sahnelendiği bir alan haline geldi.
Türkiye’de siyasetin rekabet alanı yalnızca sandıkta değil, gittikçe artan biçimde mahkeme salonlarında da kuruldu. Toplumun adalet algısı ise siyasi gerilim ve mücadeleler kadar bu olayların “dava” haline geliş süreçleri üzerinden şekillendi. Son yılların büyük davalarını listelediğimizde algının da dönüştüğü süreci izlemek mümkün.
Türkiye’nin çok partili siyasal hayatında parti kapatma davaları zaten tarihsel bir sorundu. Ancak 2000’ler sonrası bu davalar yeni bir boyut kazandı. 2008’de ilk kez iktidarda olan partinin, Ak Parti’nin kapatılması için açılan dava, Türkiye’de yargı-siyaset ilişkisinin en kritik dönüm noktalarından biri oldu. 2009’da DTP’nin kapatılması Kürt siyasetinin kolektif olarak hedef alındığı algısı yaratan bir sürece dönüştü. Ardından 2021’de HDP’ye kapatma davası açılması, bir yandan siyasal temsil hakkının hukuki araçlarla kısıtlanabileceği fikrini pekiştirdi, diğer yandan Kürt siyasetinin parlamenter zeminden zorla itildiği algısını güçlendirdi.
Bazı yerel siyaset davalarının, örneğin İmamoğlu dosyası, Ahmet Türk, Selçuk Mızraklı, Gülten Kışanak ve benzeri yerel siyasete müdahale davalarının tümünde ortak bir tema var. Yerel siyasi temsil ile merkezi iktidarın hukuk üzerinden kurduğu müdahale mekanizmaları arasındaki gerilim.
Öte yandan halen sürmekte olan İmamoğlu operasyonuyla toplumdaki algının, iktidarın doğrudan siyasete müdahalesi olarak şekillendiği tüm araştırmalarda ortaya çıkıyor.
2007’de başlayan Ergenekon, Balyoz ve Askeri Casusluk davaları Türkiye’de yargının toplumsal algısının keskin biçimde değiştiği önemli bir eşikti. Muhalif askerler, gazeteciler, akademisyenler, STK temsilcileri ve siyasetçiler, devleti yıkmaya teşebbüs iddiasıyla tutuklandı. Bu yargılamalar toplumun bir kesimine göre askeri vesayetin kırılmasıydı, diğer kesime göre ise hukukun siyasallaşarak intikam aracına dönüşmesiydi. Davaların sonunda toplumun bir kesimi için vesayetin yargı üzerinden tasfiyesi yaşandı, diğer bir kesimi içinse hukuka duyulan güven aşındı.
Bu davaların sonrasında bu kez davaların mimarları sanık sandalyesindeydi. 15 Temmuz darbe kalkışması sonrası açılan binlerce........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Tarik Cyril Amar