Trump “Ich bin ein Kremliner” derse Ankara ayazda kalır mı?
Diğer
04 Mart 2025
“Ich bin ein Berliner” ABD’nin Sovyetler Birliği tehdidi karşısında Avrupa’ya verdiği güvenlik garantisini özetleyen cümledir.
ABD ile Avrupalı müttefiklerin, Nazileri yenilgiye uğratıp, İkinci Dünya Savaşı’nı sona erdirmek için Rusya’yla yaptığı ortaklık sona ermiş, yeni inşa edilen Berlin duvarıyla Almanya ikiye bölünürken, Avrupa’yı bu sefer Sovyet tehdidi dehşete düşürmeye başlamıştı.
John F. Kennedy’nin Haziran 1963’te Berlin’de “Ben Berlinliyim” dediği meşhur konuşması, Soğuk Savaş’ın dönüm noktalarından biri olarak kabul edilir.
Bugünlerde de pek çok ezber bozan dönüm noktalarından geçiyoruz.
Donald Trump’ın ABD’yi ışık hızıyla Rus karşıtlığından, Rus yandaşçılığına geçirip, neredeyse “Ich bin ein Kremliner” diyeceği bir noktaya doğru gidiyoruz.
İkinci Dünya Savaşı’nın bitişinin 80. yıldönümünü kutlamaları için Trump’ın 9 Mayıs’ta Moskova’ya gidebileceği bile konuşuluyor.
Avrupalı başkentler ABD’nin bu kadar hızlı bir şekilde kendilerini “satışa” getireceğini beklemiyordu. Başkan Yardımcısı J.D. Vance’in Münih Güvenlik Konferansı’nda Avrupa’ya işaret parmağını sallaması ne kadar şok etkisi yaratsa da, ABD’nin şakasının olmadığı gerçeği, Ukrayna liderinin bizzat Vance tarafından azarlamasıyla kafalara dank etti.
Herkesin çenesinin düşerek takip ettiği Beyaz Saray’daki söz düellosunun kanımca en önemli yanı, tartışmanın Vance tarafından başlatılıp, alevlendirilmesi idi. Normalde yabancı konukla görüşmelerde başkan yardımcısı yer almazken, Vance’in neredeyse Başkandan rol kaparcasına konuşması bize ABD’nin “kural tanımaz” çizgisinin sadece Trump’a özgü olmadığını söylüyor.
“Delidir ne yapsa yeridir” denen Trump’ın nevi şahsına münhasır kişiliğinden kaynaklanan “çizgi değişikliği” ve “hakaretamiz çıkışlarının” yanındakiler tarafından da içselleştirdiğini gördük.
Her ne kadar Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun oturuş şeklinden gidişattan hiç memnun olmadığı belliyse de; sonuç olarak Trump’a bir şey olması durumunda başkan olacak kişi Vance. Kaldı ki, ihtimal bir sonraki seçimlerin de başkan adayı. Velhasılı Trump kameralar önünde ağzını açıp gözünü yumarken, yanındakilerin “hasar kontrolü” yapması beklenirdi. Ama işte mesele de bu. Artık hiçbir süreç alışılagelmiş biçimde gerçekleşmiyor.
Oval Ofis'te yaşananlar ABD ile Avrupa ayrımını derinleştirdi. Bu tabii iki taraf arasında köprülerin bugünden yarına atılacağı anlamına gelmiyor.
Avrupalı liderler pazar günü İngiltere’de bir araya geldiler. Beklenebileceği gibi, İngiltere, Ukrayna’ya “Az biraz bu adamın gözüne görünme de, pazarlığı biz yapalım” dedi.
Fransız yetkililerin verdiği demeçlerden ve İngiltere Başbakanı Keir Starmer’in toplantı sonrası açıklamalarından ortaya kabaca şöyle bir tablo çıkıyor:
Önce hava ve denizde ayrıca enerji altyapılarına dönük saldırıların sonlanacağı bir aylık bir ateşkes ilan edilecek. Kara sınırını da kapsayan bir ateşkesin ilk aşamada denetlenmesinin zor olması gerekçesiyle, sınırlı olarak ilan edilen ateşkeste Rusya’nın samimi olup olmadığı test edilecek. Bu aşama geçilirse, karayı da kapsayan ateşkes ilan edilecek. Ardından sınır ve ateşkes hattına değil, ama ülkenin kimi bölgelerine İngiltere-Fransa liderliğinde Avrupa ülkelerinden askerler yerleştirilecek. ABD, asker bulundurmasa da, vereceği istihbarat vs desteği üzerinden bu “güvenlik garantisi mekanizmasına” arka çıkmış olacak. Starmer’ın açıklamasına göre, Trump’ın bunu kabul edeceğine dair olumlu bir işaret almasaydı, böyle........
© T24
