Vasatlığın istilası
Diğer
21 Eylül 2025
Son günlerde sıklıkla aynı sabaha uyanıyor gibiyim. Memleketten uzakta olunca insan gündemden de ister istemez uzaklaşıyor. Çünkü telefonu ya da bilgisayarı kapattığınızda bambaşka bir gerçekliğe adım atıyorsunuz, binlerce kilometre ileride sıradan bir günün akışına mesela. Oysa ekranı açtığınızda ağır ve boğucu bir ülke gündemiyle karşılaşıyorsunuz. Bu iki hâl arasında bazen mekân ve zaman sıkışıyor; insan kendi bedeninde bir tür çifte gerçeklik taşıyor. Ve o ikinci gerçeklik, son zamanlarda, arka arkaya gelen sansür haberleriyle sarsılıyor. Dehşete düşürmekten fazlasını yapıyor bu haberler bana, iyi eğitimli, açık görüşlü sandığım arkadaşlarımı tartışırken buluyorum. Cümlelerin arasına bir “ama” yerleşiyor: Elbette özgürlük olmalı ama. İşte o amanın ardından içim ürperiyor. Çünkü sansür kabul edilemez. Nokta. Onu tartışmaya açmak bile nefesimizi kesmek demektir. Bugün “onlarda yani” dediğiniz yasak, yarın başka yere sıçrar, bu konunun ama’sı asla olamaz. Zaten, ayrıca ifade özgürlüğü her zaman rahatsız edici ifadelerin özgürlüğüdür, rahatsız etmeyenleri korumak neden gereksin?
Yasak aslında bir şeyi ortadan kaldırmaz; yalnızca onun dolaşım biçimini değiştirir. Görünürlüğü silmez, fakat resmi alanla gayri resmî alan arasında keskin bir sınır çizer. Böylece kamusal tartışmadan dışlanan içerik, artık yalnızca kapalı gruplarda, yarı-gizli mecralarda varlığını sürdürür. Yasak, hem yokluk hem de tortu üretir, toplumsal bellekte konuşulamayan bir fazlalık birikir. Habermas’ın kamusal alan kavrayışını tersinden düşündüğümüzde, yasak aslında alanı daraltmaz, sadece konuşmanın kendisini parçalı ve güvencesiz kılar. Böylece yasaklanan, gündelik hayatta sıradan bir konser ya da kitap olabilecekken, artık yalnızca kültürel bir nesne değil, yasakla sınırlandırılmış kamusal alanın göstergesine dönüşür.
Yasak ile özgürlük arasındaki ilişki düz bir karşıtlık değil. Yasak, kimi zaman arzu nesnesini büyütüyor, ona görünmez bir dolanım alanı açıyor. Ama aynı zamanda toplumun kendi kırılganlığını ifşa ediyor. Yasaklama eylemi, yalnızca bir içeriği hedef almıyor; toplumsal tahayyülün sınırlarını yeniden çiziyor ve yasaklanan, toplumun hangi soruları konuşmaya tahammül edemediğinin göstergesine dönüşüyor.
Yasaklananla ve daha........
© T24
