menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Tahammül üzerine kişisel ve düşünsel bir deneme

16 0
27.04.2025

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

27 Nisan 2025

Bu hafta nelere tahammül ettiniz, bir düşünün. Gıcık bir iş arkadaşına mı? Kahvenin sütsüz gelmesine? Ütünün altında oluşan o gizli lekenin tüm gömleğe yayılmasına? Vapurda yanınıza oturan adamın ağır ter kokusuna? Yakın arkadaşınızın sert, yersiz çıkışına? Sabahleyin hiçbir şey olmamış gibi devam etme zorunluluğuna? Yarı alınmış bir uykuya, unutulmuş bir söze, eksik bir teşekkür cümlesine?

Tahammül ettiğimiz şeylerle kurduğumuz ilişki, aslında kendimizle kurduğumuz ilişkiye dair çok şey anlatır.

Ne kadar sustuğumuz, neye ne kadar göz yumduğumuz, hangi detaylarda kırılıp hangilerinde esnediğimiz. Bunlar, her sabah yeniden seçtiğimiz bir insan olma biçiminin sessiz mimarlarıdır. Bazı şeylerin olmasına değil, olmamış olmasına da tahammül ederiz. İyi bir cümleye dönüşmemiş bir fikre, yakalanmamış bir duygunun içimizde kalışına, dinlenmemiş bir şarkıya, yaşanmamış bir gün batımına.

Bu hafta ben de tahammül ettiklerimi düşündüm.

Netflix’te Leopar’ın dizi versiyonuna. White Lotus’un üçüncü sezonuna. Hatırı büyük dizilere gösterilen sabırların da bir tür kişisel sadakat olduğunu düşündüğüm için tahammül gösterdim.

Serinin son halkası 1923'te zamanın ağır akışını sevdim, kurduğu evrende sevmediğim çoğu fikre tahammül gösterdim. Adam Phillips okudum; eksik kalan arzularla birlikte yaşamanın yollarını düşündüm. Claire Messud’un cümlelerinde yavaşlamayı, Alice Miller’ın cümlelerinde içimde kendiliğinden beliriveren bazı kırılmaları takip ettim. İstanbul Ansiklopedisi’ni açtım; bulduğu fikirleri sürdürmeyişine, yakaladığı duyguları yarım bırakışına tahammül ettim, görüntülerine, kurduğu bağlama, kaçırdığı ruhun hürmetine. Yönetmeni sevdiğim için bu ortalama işine gösterilmiş bir tahammülü önemsiyorum, çünkü bana kalırsa tahammül bunu gerektirir. Çoğu kavram gibi bazı hallerini sevdiğim bir kavram bu “tahammül”.

Tahammül kelimesi, Arapça kökenli haml (yük taşımak) fiilinden türemiş. Aslında taşımanın, katlanmanın, yükün altında ezilmeden durmanın adı. Tahammül göstermek, o yükü görünmez kılmadan, inkâr etmeden taşıyabilmek. Bu kök, taşımak, yüklenmek, sabretmek, katlanmak gibi anlamları içeriyor. Arapça'da “haml” kelimesi hem fiziksel bir yükü hem de mecazi bir ağırlığı, bir duyguyu, bir sorumluluğu, bir hayatı taşımayı ifade ediyor. Aynı kökten gelen “hamile” kelimesi bedensel bir yük taşıyan kişi için kullanılırken; “ihmal” ise taşınması gereken bir yükü reddetmeyi, önemsememeyi anlatıyor.

Tahammül etmek sadece bir ağırlığa maruz kalmak değil, aynı zamanda o ağırlığı bilerek, kabul ederek ve inkâr etmeden sırtlanmak anlamında. Tahammül, sabırdan ayrılıyor. Sabırda gizli bir umut var, koşulların değişeceği, yükün hafifleyeceği beklentisi. Tahammülde ise bu umut yok; sadece yükle birlikte var olmayı öğrenmek var. O yüzden tahammül, daha sessiz, daha içe dönük ve çoğu zaman daha yalnız bir çaba.

Değerli ve kimi zaman yıkıcı.

Tahammül etmek her zaman bir erdem ya da bir özgürlük göstergesi değil. Bazen, başka bir seçeneğimiz olmadığında tahammül ederiz. Mecbur olduğumuz için. Kaçamayacağımız, değiştiremeyeceğimiz, hatta itiraz edemeyeceğimiz bir durumla karşı karşıya kaldığımızda. Bu tür tahammül, bir zorunluluk tahammülü. Aslında istediğimiz şey o yükü taşımak değildir; sadece yıkılmamak için, hayatta kalmak için, belki hayatın başka alanlarına geçebilmek için sessiz kalırız. Bu duyguyu kolektif olarak hatırladık değil mi?

Ama bazen de tahammül etmeyi biz seçeriz. Bir ilişkiye, bir kişiye, bir hataya, bir eksikliğe.

Bu durumda tahammül, edilgen bir dayanışma değil, aktif bir tercih olur. Bu kişi veya bu durum, buna rağmen değerli, deriz içimizde. Bu tür tahammül, içinde sevgi, anlayış ve bir tür özgürlük taşır. Taşıdığımız yükü yalnızca zorunluluktan değil, anlamı olduğu için taşırız.

Mecburiyetten doğan tahammülün içinde sessiz bir öfke veya kırgınlık birikir. Seçerek yapılan tahammülde ise şefkat, bağ ve bazen kendi sınırlarını aşmanın gururu vardır.

Ben, tahammül etmekle tahammül göstermek arasında duygusal bir fark görüyorum. Tahammül göstermeyi, karşılıklılık duygusu içinde, ilişkilere özen göstermenin bir parçası........

© T24