Soma'da iki kuzenini kaybeden avukat Berrin Demir: Davayı kolektif yürüttük; 11 yılın sonunda sadece 18 sanık için 'Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması' kararını aldık
Diğer
21 Mayıs 2025
Avukat Berrin Demir
13 Mayıs 2014’teki Soma faciası, Türkiye’de “iş kazası” kisvesi altında işlenen en ağır iş cinayetlerinden biri olarak tarihe kazındı. O gün madene inenlerden ikisi, Bergama’ya bağlı bir köyde büyüyen avukat Berrin Demir’in kuzenleriydi: “Biri 26, diğeri 35 yaşındaydı. Genç olanın bir bebeği vardı, diğeri üç çocuk babasıydı.”
Demir, 2008’deki Davutpaşa patlamasından beri gönüllü “iş cinayeti avukatlığı” yapan bir hukukçu. Facia haberini alır almaz Soma’ya gitti; cenazelerle ilgilendi, taziyelere katıldı ve aynı zamanda 28–30 kişilik gönüllü avukat grubunu örgütleyerek davanın peşine düştü. “Hem kuzenlerimin yasını tuttum hem de 301 canın hesabını sormak için dilekçeler yazdım” diyor.
Devlet yetkililerinin “memurumu yargılatmam” duvarına çarparak başladıkları mücadele, 11 yıl boyunca Danıştay’dan Anayasa Mahkemesi’ne, yeniden Soma’ya, oradan Yargıtay’ın değişen heyetlerine savruldu.
- Facianın gerçekleşmesinden sonraki süreci anlatmanızı rica edeceğim. İlk baştan başlamak istiyorum, siz nasıl dahil oldunuz sürece?
Bergama'nın bir köyündenim ve Soma bize çok yakın. Dolayısıyla bizim köyümüzden o madenlerde çalışanlar vardı. Benim iki kuzenim de orada öldü. Hem avukat olarak hem aile yakını sıfatıyla da dahil olmuş oldum. Zaten 2008’deki Davutpaşa’da gerçekleşen patlamadan bu yana iş cinayetlerinde yakınlarını kaybeden ailelere gönüllü avukatlık yapıyorum. Bir avukat olarak politik mücadele alanı olarak kendime bunu seçtim. Soma’da başka arkadaşlarım da vardı.
- O madenden kuzenleri olan birisi olarak faciayı ilk duyduğunuzda ne hissettiniz?
Babam bana haber verdi. Onun televizyonlara baktım, trafo yangını deniyordu. Çalışan akrabalarımı aradım ve ulaşamadım. Sonra akrabalarımdan vardiyası olmayan maden işçilerinden birine ulaştım. O içeride 750 kişi var ve patlama oldu dedi. Ertesi gün Soma’da idim.
- Gittiniz ve olayı gördünüz.
Evet, ilk olarak kuzenlerimin cenazeleri ile ilgilendim.
- Kuzenleriniz kaç yaşında idi?
Biri 26 yaşında diğeri 35 yaşında idi. Genç olan yeni evli ve bir çocuğu vardı. Diğerinin ise üç çocuğu vardı.
- Hukuki süreç nasıl başladı? Çok sayıda avukat olarak bir anda oraya gittiniz ve hatta spor salonunda toplandınız.
Evet. Soma’da haftalarca kaldık. Bütün köyleri tek tek gezdik taziyelerde bulunduk, haklarını anlattık öncelikle. Benim zaten akrabalarım olduğu için doğal vekaletname verildi bana. İş cinayetleriyle ilgilenen arkadaşlarıma açık çağrı yaptım. Herhalde bir 28-30 avukat olarak fiili olarak yürüttük davayı. Bütün dava kolektif bir şekilde yürümüş oldu. En başından itibaren bu kamu görevlilerinde yargılanmasını istediğimiz için istemli olarak verdiğimiz şikayet dilekçemiz ancak döne döne çok ağır merhaleler vardı.
- Kamu açıklamaları da süreci ağırlaştırmıştı değil mi?
O zamanın Enerji Bakanı "Üç gündür aynı gömlekle geziyorum" dedi. Çalışma Bakanı Faruk Çelik “Ben memurum yargılatmam” dedi. Soruşturma izni vermemişti. O vermeme kararına önce orada itiraz ettik. Sonra İdare Mahkemesi ve Danıştay’a ardından Anayasa Mahkemesi’ne başvurduk. Nihayet 2020’de AYM’den “Bunlar da soruşturulup, yargılansın” diye karar karar çıktı. Karar çıkınca AYM, Danıştay'a geri gönderdi. Sen bu izin vermeme kararını kaldır, izin verdi diye. O izin verdi, bu sefer Soma Savcılığı’na gönderdi. Yaklaşık 8-9 ayda bu sürdü. Danıştay'da dosyayı orada bekletti. Fakat daha ilginci, ikinci yargılamada Soma Cumhuriyet Savcılığı dosyayı bir şey yapmadan yaklaşık 3 yıl orda bekletti. Nihayetinde işte 2023’ün 25 Aralık'ta davayı açtılar. Kamu görevlileri için görevi kötüye kullanmak suretiyle 301 kişinin ölümüne ve 162 kişinin yaralanması şeklinde dava açılması gerekirken sadece görevi ihmalden açtılar. Görevi ihmalin icrai ve ihmali olarak iki türü var. İcrai olarak dava açılsaydı cezalar 2-3 yıl olabilirdi. İhmalden verdiler. Sonuçta 11........
© T24
