menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kartalkaya otel yangını mağdurları hukuken ne yapmalı?

11 4
29.01.2025

Diğer

29 Ocak 2025

78 kişinin ölümüne ve çok sayıda insanın da yaralanmasına neden olan Bolu Kartalkaya’daki otel yangınında vefat edenlerin yakınları ve yaralananlar, gerek sorumlulardan hesap sorulması gerekse mağduriyetlerinin (maddi ve manevi açıdan) giderimi için hukuken neler yapabilir?

Böyle bir olay karşısında hukukta üç tür sorumluluktan bahsedilebilir:

İlki cezai sorumluluk.

Yangında, gerek binanın yangına dayanıklı biçimde yapılmamasından, gerek binada yangına karşı ve yangın durumunda acil kurtarmaya yönelik gerekli önlemlerin alınmamasından, gerekse yangın esnasında ve sonrasında söndürme, arama ve kurtarma hizmetlerin gereği gibi işlememesinden dolayı kusuru ve/veya ihmali olanların cezai açıdan soruşturulması ve kovuşturulması.

Burada cezai açıdan sorumlu olanlar, otelin sahip ve işletmecileri olduğu gibi, yangın ile bağlantılı olarak (yani yangın ile arasında nedensellik bağı kurulabilecek şekilde) gerek iş akdi, gerek başka yollarla (istisna akdi, sigorta vs.) otele hizmet vermiş olanlar, gerekse tüm bu aşamalarda görev yapmış veya yapması gereken her seviyedeki kamu personeli de olabilir.

Bu kısım esas olarak Cumhuriyet savcılıkları ve ceza mahkemeleri tarafından resen yürütülür. Tabii adli kolluk personelinin de aktif katkısıyla.

Cezai aşama normalde resen yürüyecek olmasına karşın, yangın mağdurlarının her aşamada sürece doğrudan müdahil olarak katılmasında yarar var. Böylece cezai aşamanın daha düzgün ve daha etkin ve hızlı işlemesine katkı verebilirler.

Bu aşamada hukuken en önemli risk, olayın sıcaklığı ile toplumda oluşan büyük öfkeyi dindirmek amacıyla bir tür “cadı avına” çıkılması ve/veya sadece göstermelik ve “şov” amaçlı birkaç sorumluyu cezalandırma ile yetinilip, arka plandaki gerçek sorumluların özellikle siyasi kanalların devreye girmesiyle kollanması.

Yani gerçek sorumlular için “cezasızlık” ve adaletin yerine gelmemesi.

Mağdurları belki de en çok yaralayan veya bir kez daha “öldüren” şey, adaletin işlememesi ve ölenin öldüğüyle kalması.

Tıpkı yakınlardaki Sinan Ateş cinayetinde olduğu gibi.

Tıpkı yakınlardaki Hatay ve çevresinde yaşanan deprem felaketinin sorumlularının halen devam eden yargılama süreçlerinde kamuoyuna yansıyan örneklerde edinilen izlenim gibi.

İkinci tür sorumluluk özel hukuk sorumluluğu.

Bina sahipleri ve işletmecileri ile gerek otelin işletiminde gerekse otelin yapım, tadilat ve bakım aşamalarında çeşitli vesilelerle hizmet sunmuş olanların yangınla bağlantılı hususlarda özel hukuk hükümlerine yani esas olarak Borçlar Kanunu uyarınca (otelde kalma hukuken bir sözleşme niteliğinde olduğundan akitten doğan sorumluluk, bina sahibinin sorumluluğu, adam çalıştıranın sorumluluğu vs.) mağdurlara verdikleri zararlardan sorumlu tutulmaları.

Buradaki sorumluluk asıl olarak tazminat sorumluluğu şeklinde somutlaşıyor.

Ölenlerin yakınları için “destekten yoksun kalma” tazminatı ve manevi tazminat.

Yaralananlar için çalışamama nedeniyle maddi tazminat ve manevi tazminat gibi.

Bu konuda özel hukuk yargılamasının mantığı gereği süreç resen işlemez. Her aşamaya mağdurlar (veya vekilleri) tarafından doğrudan vaziyet edilmesi, yönetilmesi ve sıkı takibi gerekir.

O yüzden mağdurların işinin ehli ve özellikle de çalışkan ve işini iyi takip eden avukatlara vekalet vermesi çok önemli.

Üçüncü tür sorumluluk ise idari sorumluluk.

İdari sorumluluk ise sorumlu kamu görevlilerinin disiplin sorumluluğu ve idarenin hizmet kusuru nedeniyle mali sorumluluğu şeklinde iki türlü.

Bu tür olaylardan sonra sorumlu kamu görevlileri için idare içi bir disiplin süreci işletmesi gerekmesine rağmen, bizde maalesef bu süreç genelde hiç işletilmez. İşletilse bile “adet yerini bulsun” şeklinde ve “laf olsun” kabilinden işletilir. Sorumluluğun üst düzeylere ulaşacağı anlaşılırsa da apar topar kapatılır ve üstü örtülür.

Yine de mağdurların bu sürecin işlemesi için gerekli başvuruları yapmasında ve takip etmesinde yarar var.

Sürecin şeffaf işlememesi de ayrı bir sorun. Kurum dışından bu sürecin takibi genelde zordur ve şikayetçilere genelde bilgi verilmez. Ciddi mücadele gerekir.

İdarenin mali sorumluluğunda ise,

- gerek binanın yangına dayanaklı biçimde inşa edilmemesi nedeniyle onay, izin ve ruhsat süreçlerinde görevli kamu görevlilerinin,

- gerek yangından korunma ve acil kurtarma önlemlerinin alınıp alınmadığını belgeleme ve denetleme süreçlerinde görevli kamu görevlilerinin,

- gerekse yangın sonrası acil arama ve kurtarmada görevli kamu görevlilerinin

- ve ayrıca bu kamu hizmetlerinin organizasyonunu ve denetimini gereği gibi yapmamış üst düzeydeki yöneticilerin,

hizmet kusuru dediğimiz kusurları nedeniyle oluşan maddi ve manevi zararın sorumlu idare veya idarelerden talep edilmesi söz konusudur.

Buradaki maddi zarar, ölenlerin yakınlarının (eş, çocuk, anne-baba, kardeş) destekten yoksun kalma tazminatlarını; manevi zarar ise yaşanılan acı, elem, keder, üzüntü, yaşanılan ruhsal çöküntü nedeniyle oluşan zararın giderimini de içerir.

İdari sorumluluk kapsamında açılacak davalar idari yargıda (Bolu İdare Mahkemesi) açılmalıdır.

Açılacak davanın türü tam yargı davasıdır.

Burada aşağıda açıklanacağı üzere zarar esas olarak idarenin (Turizm Bakanlığı’nın) otele yönelik denetim ve turizm kolluğu (özel idari kolluk) görevini yapmadaki hizmet kusuru nedeniyle ve sonuçta ihmali davranışları nedeniyle oluşmuştur. O halde, İYUK m.13 gereğince dava açılmadan önce sorumlu idareye/idarelere en geç 1 yıl içinde yazılı başvuru yapılıp “ön karar” alınmalı ve zarar öncelikle idareden talep edilmelidir.

İdare başvuruyu reddederse veya 30 gün içinde yanıt vermezse, izleyen 60 gün içinde davanın açılması gerekir.

İdari açıdan yangından sorumlu olan idare çok açık biçimde Turizm Bakanlığı ( Kültür ve Turizm Bakanlığı.)

Hukuki açıdan bu konuda hiçbir tereddüt yok.

Yangının çıktığı otel Turizm Bakanlığı’ndan aldığı turizm işletme belgesi ile faaliyet gösteriyor.

Ayrıca otelin bulunduğu yer Turizm Bakanlığı’nca turizm merkezi ilan edilmiş.

Mevzuata göre turizm işletme belgeli olan ve/veya turizm merkezi ilan edilmiş tesislerde ve otellerde idari açıdan denetim görevi ve yetkileri açıkça Turizm Bakanlığı’nda.

Bu denetim yetkisi sadece otele yıldız verilmesini veya tesisin turistik açıdan niteliğini denetleme yani salt turizm ile ilgili hususları içermiyor.

Aynı zamanda oteldeki insan ve çevre sağlığı ile can ve mal güvenliği ile ilgili hususları ve tedbirleri de denetleme görev ve yetkilerini içeriyor.

Her ne kadar otelin bulunduğu yer Bolu İl Özel İdaresi sınırları içinde bulunsa da ve otel hakkında işyeri ve çalışma ruhsatı verme yetkisi il özel idaresinde yani Bolu Valiliği’nde olsa da, otel hukuken tek başına bu ruhsat ile faaliyet gösteremiyor. Bu ruhsat otel için nihai bir faaliyet izni sağlamıyor. Otelin faaliyette bulunmasına hukuken izin veren nihai, asli ve en üst belge turizm işletme belgesi. İşyeri açma ve çalışma ruhsatı, bu nihai ve üst belge için alt ve bağlı belge konumunda.

Bu durumda eğer yangın tarihinde otelin geçerli bir işyeri açma ve çalışma ruhsatı bulunuyorsa ve bu ruhsat alındığı tarihte gerekli alt belgelere sahipse (yangına uygunluk belgesi gibi), il özel idaresi ve valilik idari açıdan sorumlu tutulamaz.

İl özel idaresi ve valilik sadece eğer işyeri açma ve çalışma ruhsatı verildiği tarihte bu ruhsat için gerekli ve geçerli yangına uygunluk belgesi gibi alt belgeler mevcut değilse sorumlu tutulabilir.

Bu arada anılan ruhsat (işyeri açma ve çalışma ruhsatı) otelin faaliyette bulunmasını sağlayan nihai ve en son aşamadaki idari izin belgesi niteliğinde olmadığı için, bu ruhsatın sonraki tarihlerde denetimini yapmak görevi de il özel idaresinde değil.

Bu ruhsatın alma koşullarının sonradan devam edip etmediğini ve örneğin yangına uygunluk belgesinin halen geçerli olup olmadığını sonradan denetleme yetkisi de münhasıran Turizm Bakanlığı’na ait.

Çünkü otelin halen faaliyette bulunmasının mevzuata uygunluğunu düzenli ve periyodik olarak denetleme yetkisi bu Bakanlıkta. Zira otelin faaliyetine nihai ve en son aşamada izin verme yetkisi bu Bakanlıkta.

Yukarıda belirtildiği gibi Bakanlığın bu yetkisi hem salt turizmle ilgili hususları hem de insan sağlığı ile can ve mal güvenliğine ilişkin hususları kapsamaktadır. Aşağıda........

© T24