Eli kulağında bir yeni hibrit savaş
Diğer
20 Ekim 2025
İsrail ile ABD’nin İran’a karşı haziran ayı içinde gerçekleştirdiği 12 Gün Savaşı, bilgi teknolojileri temelli saldırıların füze ve askeri birlik operasyonlarını güçlendirip desteklediği ve son derece yetenekli yıkıcı siber silahların da dahil olduğu Hibrit Savaşlar Dönemi’nin çok özel bir örneğini oluşturdu. İran’a yönelik yeni bir ABD-İsrail saldırısının pek uzak görünmediği şu günlerde olası bir çatışmada ne tür silah ve yöntemlerin devreye sokulacağı, konuyla ilgili uzmanların da zihnini meşgul ediyor.
12 Gün Savaşı sırasında “cenk alanında” daha önce pek tanık olmadığımız türde yöntemler uygulandığına tanık olmuştuk. Birçok siyasal gözlemci, yeni bir çatışmanın daha sert geçeceği, daha uzun süreceği ve piyasaları daha derinden etkileyecek türden olacağı konusunda hemfikir görünüyor. ABD’nin böyle bir savaşta taktik nükleer silah kullanma ihtimali de yok değil.
Dünyanın içinden geçmeye başladığı karanlık süreci iyice kaotik hale getirebilecek böyle bir senaryonun hazırlıkları iki cephede de sürerken, İran Dışişleri Bakanlığı yayımladığı 18 Ekim tarihli bir bildiride, ülkenin barışçıl nükleer programına ilişkin olarak BM Güvenlik Konseyi’nin 20 Temmuz 2015 tarihinde kabul edilmiş 2231 sayılı kararının süresinin dolmasıyla birlikte, Tahran’ın nükleer programına ilişkin ortaya konmuş tüm kısıtlamalar ve ilgili mekanizmaların 18 Ekim tarihi itibarıyla sona ermiş sayıldığını vurguladı.
Şimdi İran “barışçıl diplomasiye” olan bağlılığını teyit etmekle birlikte kendisini KOEP’in yükümlülüklerini uygulamakla mesul hissetmiyor. Bu da olası bir yeni savaşta farklı seçeneklerin de masada olabileceği anlamına geliyor.
İsrail’in böyle bir savaşta İran’ı yine beklemediği bir zaman ve şekilde vuracağı tahmin edilmekle birlikte, ne tür hibrit savaş yöntemlerine başvurmayı tercih edeceği soru işareti. Ancak 12 Gün Savaşı’nda uyguladığı sıra dışı yöntemler halen akıllarda. Birikim dergisi Eylül 2025 sayısı için kaleme aldığım “Bize şahdamarımızdan bile yakın olan hibrit savaşlar” başlıklı yazıda, İsrail’in, İran’a karşı 13 Haziran (2025) günü erken saatlerde başlattığı savaşın ilk saatlerinde uyguladığı bazı yöntemleri detaylı şekilde anlatmıştım. Özet olarak tekrar yer vermek gerekirse…
İsrail, savaşın ilk sürpriz saldırı dalgasını başlattıktan kısa bir süre sonra, hedefinin aylar alacak uzun bir savaşın fitilini ateşlemek değil, Tahran’ın komuta kontrol merkezini ani bir şekilde çökerterek ülkeyi rejim değişikliği sürecine sokmak olduğu anlaşılmıştı.
İran’ın nükleer tesislerine, silah üretim tesislerine ve füze rampalarına yönelik İsrail askeri saldırıları sürerken, Tel Aviv istihbarat görevlileri ise, aynı saatlerde, bu askeri faaliyetleri tamamlayıcı nitelikte ve rejim değişikliği sürecinin önünü açmayı hedefleyen gizli bir operasyon gerçekleştirmekle meşguldüler. Daha önce benzeri görülmemiş, duyulmamış olan ve bizim basınımızda da kendisine yer bulmamış bu operasyon, bir takım “üst düzey telefon görüşmelerini” temel alıyordu. İsrail gizli servisi Mossad’ın Farsça da konuşan bazı istihbarat görevlileri, bu operasyon kapsamında, sürpriz ve yoğun bombardıman........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Mark Travers Ph.d
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon