menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Ankara ile Tel Aviv’in tırmanan Suriye gerilimi

25 5
31.03.2025

Diğer

31 Mart 2025

Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alındığı günden sonra yaşanan anti-demokratik uygulamalar ile sokaklardaki polis şiddetinin öne çıktığı gelişmeler, tüm dikkat ve ilgimizi yurt içine çevirmemize sebep olurken, dış politikadaki ilginç hareketlilik geniş kesimlerin dikkatinden kaçtı. Oysa ilk sıraya Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Washington ziyaretini koyabileceğimiz bu gelişmelerin arka planında ve özellikle kapılı kapılar ardında olup bitenler, bölgesel düzeyde çok önemli bir tansiyon yükselmesi yaşandığını gösteriyor. Ankara ile Tel Aviv’in Suriye’deki çelişen çıkarları, iki ülkenin Suriye topraklarında sıcak çatışmayı da içerebilecek bir gerginlik noktasına doğru ilerlemekte oldukları izlenimi de veriyor.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ı geçen hafta ABD'li mevkidaşı Marco Rubio ile Washington'da bir araya getiren toplantıya dair haberleri medyadan takip etmişsinizdir. Toplantıyla ilişkin olarak bu haberlerde, Türkiye-ABD ilişkilerindeki stratejik adımlar ile liderler düzeyindeki olası zirvenin hazırlıklarının ele alındığından başlayarak terörle mücadelede iş birliği, CAATSA yaptırımları ve F-35’lerin akıbetine değin çok sayıda husus yazılıp çizildiyse de, hatta kimi yorumcular toplantı akabinde ikili basın toplantısı düzenlenmeyişini “Anlaşma sağlanamadı” olarak okumuş olsalar da, medyamız genel hatlarıyla görüşmede gündemin en yakıcı hususunu kesinlikle atlamış görünüyor.

Nedir o?

Şu: Denilenlere göre, Hakan Fidan aslında Washington’a cebinde bir teklif ile gitti. Ankara’nın ABD yönetimine değerlendirmesi için sunduğu bu teklif, “Esad’sız Suriye’nin istikrarsızlığa teslim olmaması ve yarınki olası tehditleri bertaraf edebilmesi için hava egemenliğini yeniden tesis etmek ve gerekli eğitimleri Suriye ordusuna vermek üzere bizim Türk Hava Kuvvetleri’ne bağlı savaş uçaklarının ülkenin orta kesimlerindeki T4 (Tiyas) askeri hava üssü ile Humus yakınlarındaki Şayrat hava üssünde konuşlanmasını arzu ediyoruz” şeklinde idi. Middle East Institute’de Terörle Mücadele ve Suriye Programları Direktörü Charles Lister’in altını çizdiği üzere, Ankara, Palmira’nın batısındaki Tiyas üssü ile Humus çölündeki Şayrat üssünde savaş uçakları konuşlandırarak, cihatçıların Şam’a hâkim oldukları tarihten bu yana Suriye’deki egemenlik sahasını giderek genişleten İsrail’e bir anlamda “kafa tutmuş” da oluyordu.

Türkiye, daha önce Suriye’nin kuzeyindeki topraklarda çok sayıda askeri kontrol noktası ve üs kurmuştu. Ancak bu kez durum farklıydı. Türk uçaklarının ülkenin kuzeyinde değil orta kesimlerinde, hem de petrol sahalarına yakın sayılabilecek noktalarda konuşlandırılmasından söz ediliyordu.

Gözlerden kaçmış olabilir, ancak İsrail’in Ankara’nın bu yöndeki gayretlerinden memnun olmayacağı Hakan Fidan’ın ABD’ye hareketinden 3 gün önce T4 hava üssü ile Humus kırsalının doğusundaki Tedmür (Palmira) Askeri Havalimanlarını bombalamasıyla da anlaşılabilirdi. Gerçi İsrail, Suriye’deki bu hava üslerini ilk kez vurmuyordu; 2018 yılından başlayarak defalarca bombalamıştı. Ancak söz konusu İsrail........

© T24