menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Acil bir çağrı: Kanal İstanbul “kalan İstanbul’u” da yok edecek!

30 35
29.04.2025

Diğer

Konuk Yazar

29 Nisan 2025

Tam da Kanal İstanbul konusunun tekrar gündeme geldiği günlerde yaşadığımız uyarıcı etkisi yüksek 6.2 ölçekli depremi ilahi bir uyarı ya da İstanbul’un taşının, toprağının feryadı olarak da görebiliriz.

Geçen çarşamba günü İstanbul bir kez daha feryat etti ve kendinin kıymetini bilmeyen sakinlerine sanki şu mesajı gönderdi: “Beni yeterince hırpaladınız, daha fazla yormayın beni artık! Benim doğama vurduğunuz her darbe, üstüme hoyratça diktiğiniz her ucube yapı benimle birlikte sizin de sonunuzu getirecek! Bu gidişle benimle birlikte siz de yok olacaksınız!”

1999 depremi sonrası bu feryadı ilk kez derinden hissettiğimizde Bilge Mimar rahmetli Turgut Cansever öncülüğünde bilim insanlarından, konusunda uzman şehir tarihçilerinden, mimarlardan, inşaat mühendislerinden, şehir planlamacılarından, deprem bilimcilerden, aydınlardan oluşan bir çalışma grubu kurmuştuk. İstanbul’un geleceği için derin kaygılar taşıyan Turgut Cansever Hoca İstanbul ahlakını yansıtan zarafeti ile bizleri bir araya getirmiş ve İstanbul depremi konusunda alınabilecek tedbirler bağlamında çok kapsamlı bir raporun hazırlanmasını sağlamıştı.

Bugün hâlâ geçerliliğini sürdüren bu çalışmanın tekrar değerlendirilmesi zorunludur. Şartlar çok daha ağır, İstanbul’un taşıdığı yük çok daha dayanılmazdır. O raporun esasını teşkil eden İstanbul’un nüfusunun kontrol altına alınması için İstanbul’a belli bir mesafede orta ölçekli kentler oluşturulmasının aksine son yirmi beş yılda şehre eklemlenen şehir estetiğinden yoksun Esenyurt gibi devasa yerleşim merkezleri bir ur gibi şehri sarmış durumda.

Medeniyetler ve şehirler üzerine çok sayıda makale ve kitap yazmış bir İstanbul sevdalısı olarak Başbakanlık görevini üstlendiğimde İstanbul ile ilgili aldığım brifingler ve raporlar beni derinden etkilemişti. Özellikle ilgili kurumların yetkililerinden Kanal İstanbul ile ilgili aldığım brifing beni tam anlamıyla sarsmış, sorduğum şu hayati soruların cevapları beni hiç tatmin etmemişti:

(i) Kanal İstanbul inşa edildiğinde takriben 28 kilometre derinliğinde ve 45 kilometre uzunluğunda bir adaya dönüşecek olan İstanbul savaş, terör ve deprem risklerine karşı nasıl korunacak? İstanbul ile doğrudan kara irtibatı kesilmiş olan Trakya’nın savunması nasıl olacak? Bu konuda Genelkurmay’dan gerekli stratejik analiz ve görüş alındı mı?

(ii) Kanalın inşası Türkiye’nin Cumhuriyet dönemindeki en büyük kazanımlarından birisi olan Montrö anlaşması ile sağladığı hakları nasıl etkileyecek?

(iii) Bu kanalın Marmara çıkışında bulunan ve bir tatlı su rezervi olan Küçükçekmece gölünün akıbeti ne olacak? Sazlıdere barajının yok edilmesi ve Terkos gölünün olumsuz etkilenmesinin oluşturacağı kayıplar nasıl telafi edilecek?

(iv) Zaten bir iç deniz olarak aşırı nüfus artışı sebebiyle kirlenmekte olan Marmara Denizi özellikle Tuna nehri üzerinden Orta Avrupa’dan gelen atıklara karşı nasıl korunacak?

(v) Şehrin oksijen deposu olan ve Fatih’in büyük bir öngörü ile “ormanlarımdan bir dal kesenin başını keserim” diyerek vakıf statüsü ile koruma altına aldığı kuzey ormanlarının dokusu nasıl korunacak?

(vi) Kanal İstanbul’un etrafındaki yeni yerleşim merkezlerinin oluşturacağı nüfus patlaması İstanbul’un zaten ağır........

© T24