menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Siyaset, siyasi-yurttaş, yeni güç dengeleri: Yalta Konferansı?

16 1
26.02.2025

Diğer

26 Şubat 2025

Yalta Konferansı

“Ortaçağ’da Avrupa birliği, din ortaklığına dayanıyordu. Modern Çağ’da din, yerini eğer Avrupa’lıların kendilerini tanımladıkları, kendilerini buldukları, kendileriyle özdeşleştirdikleri yüksek değerlerin gerçekleştirilmesi olan kültüre (sanat, edebiyat, felsefe) bıraktı.” [1]

Siyaset her yerde yapılan bir faaliyet. Herhangi bir konuda üstünlüğünüzü kullanabilirsiniz. Bu evde de, arkadaşlarla da, işte de, sporda da, alış verişte, tartışmalarda olabilir. Beceriniz ölçülüp biçilen bir özellik veya nitelikse, sorun yoktur, “siyasi”siniz, tercihinizi oyunuzla belli ediyorsunuz. Ama nesnel şekilde ölçüp biçmek mümkün değilse, o zaman “siyaset” işin içine giriyor. Yani siyaset, söylediklerinizle ağır basmanıza, karşınızdakine galebe çalmanıza imkân veriyor. Kandırmaya başlıyorsuınuz ve tabii kandırılmaya.

Hele birkaç aydır, özellikle ABD’de olanları algılamakta zorluk çekiyoruz. Özellikle siyaset yeteneğiniz güçlüyse geminizi yürütürsünüz, yoksa, ülke demokratsa kurtarır, yoksa bedelini ödersiniz.

İnanmıyorsanız, “J.D.Vance’ın Hillybilly Elegy” olarak çevrilen filmini seyretmenizi salık veririm. J.D.Vance, 1984’te Middletown Ohio’da doğmuş, Yale Üniversitesi’nde hukuk okumuş, sonrası yine Yale’de okuyan Hintli eşiyle evlenmiş. Ardından ABD Kongresi ve ABD’nin bundan sonraki başkanı. Geçen haftaki haliyle, tavrıyla ve hitabıyla Münih’te insanları korkuttu, ama önünde törpülenmek için 4 yıl var!

Geçen hafta Almanya’da ABD Başkan Yardımcısı protokol kurallarına uymayarak, Alman seçimlerine alabildiğine “vahşi” bir şekilde müdahale etti. Önceki Başbakan yerine onu ezip, aşırı sağ parti başkanını ziyaret etti. Bu siyasette hiç göz ardı edilmemesi gereken bir kuraldır. Seçim dönemlerinde değil resmi heyetler, iş adamı heyetleri dahi böyle ziyaretler yapmazlar. Çünkü bu açıkça, o adayın tercih edildiğini ifade eder.

Yıllarca önce, James Michener’in çeşitli ülkeler hakkında yazdığı kitaplar arasında Polonya’yı, Alaska ve Meksika’yı okumuştum. 1970’lere giden kitaplardır, ama bulunabilirlerse tavsiye ederim. Bugün Michael Palin benzer konularda yazıyor.

J.Michener, Polonya ile birlikte Ukrayna’yı sürekli olarak “dövülen bir ülke” olarak anlatıyordu. Avusturya Macaristan İmparatorluğu’ndan kuzeye doğru başlayan seferler önce Ukrayna, sonra Polonya’yı çiğniyordu. Bu hala devam ediyor, Polonya ABD’nin Truva atı, Ukrayna NATO’nun Truva atı olmaya çabalıyor.

1945’e kadar COMECON bünyesinde yer alan ve Moskova tarafından yönetilen Polonya’nın önce sağın kontrolu altına girdi düştü. Polonya 54 milyon nüfusu olan, adam başına 54 bin Macdonald (PPP) doları, 25 bin cari dolar gelire sahip, Gini katsayısı Türkiye’den iyi olan bir ülke. Uzun bir COMECON döneminden sonra 2005’te Lech-Jaroslaw Kacynski ikiz kardeşler anti komünist Adalet ve Kalkınma Partisi’ni kurdu. Tuhaftır, bu partinin adı da “Adalet ve Kalkınma Partisi”. Kim koydu acaba?

Bunun ardından uzun süre Ukrayna’da sol ve sağın iktidarı ele geçirme çabaları görüldü, sonunda komedyen Volodymir Jerelski seçimle sahneden başkanlığa geçti. Ülkenin yüzölçümü Polonya’nın iki katı kadar büyük, 20........

© T24