Münevver Anne: Dr. Serine Mohammed Al Attar
İnsanlık gerçek anlamda bir potansiyeldir. Coğrafi, etnik, dini kimliklerinden bağımsız olarak insan olmak başlı başına mucizevi bir yükselme adeta. Dünya tarihinde bazı olaylar, bazı dönemler ve bazı coğrafyalar ilginç bir şekilde insanlaşmada, insani değerlerin etkinliğinde, insanlık ailesinin bu değerlerin etrafından toplanmasında belirli bir yoğunlaşmanın meydana geldiği zaman ve mekanlar olarak öne çıkmaktadır. Genellikle insana karşı ciddi aşağılamaların, zulümlerin yoğunlaştığı dönemlere denk gelen bu yoğunlaşmalar, insanlığın kararan göğüne adeta bir güneş gibi doğmakta, yaşamın iyice silikleşen anlam ve amacına dair yüksek bir aydınlanmaya yol açmaktadır.
İsrail’in, Filistin topraklarında 70 yılı aşkın süredir uyguladığı zulümlerin zirve noktası olarak Gazze soykırımı tam da böyle bir an ve mekâna tekabül etmektedir. Denebilir ki Gazze, şu an yeryüzünde yaşayan bütün insanlardan daha yoğun biçimde insanlaşmanın, insani değerlere bağlılıkta yükselmenin, diğerkâmlığın, topluma ve insanlığa adanmanın yaşandığı bir zaman ve mekân olarak tebarüz etmektedir.
Gazze’deki insanlık durumu sadece Gazze ile sınırlı kalmamış, her iyi şey gibi, bütün dünyaya sirayet etmiş, dünyanın her yerinde milyonlarca insanın benzer duygularla, benzer bilinçle harekete geçmesine vesile olmuştur. Bu yazı serisinde, İsrail tarafından özellikle hedef alınan doktor ve sağlık çalışanı meslektaşlarımın yaşamlarından aldığım kısa kesitler, söz konusu adanmaya, insanlık değerlerine bağlılıktaki yükselmeye ve diğerkamlığa dair sarsıcı detaylar ve örneklerle doludur. İşte insanlığın göğünde ışıyan, her birimize insanlığın yüksek değerlerini anımsatan, öğreten bu parlak örneklerden biri Rima, Fatima ve Zeina’nın annesi, şehit Doktor Serine Mohammed’dir.
Dr. Serine Mohammed Al Attar 27 Mart 1984'te Gazze'de Al-Bureij mülteci kampında doğdu ve bu kampta büyüdü. Daha ilk adımlarını attığı andan itibaren etrafına bakınan gözleri merakla parlıyordu. Henüz küçük bir çocukken okumaya karşı derin bir tutkusu vardı. On yaşındayken, akranlarından farklı olarak yaşına göre oldukça ileri seviyedeki kitapları, gazeteleri okurdu. Bu tutku ona muazzam bir bilgi ve kültür zenginliği kazandırdı. Okudukça Arapçaya olan sevgisi daha da güçlendi. Serine’nin dile olan tutkusu onu şiir ve şairlerin tutkulu bir hayranı yaptı. Yüzlerce dize şiir ezberledi, yüksek belagat gerektiren tartışmalara ve şiir okumalarına olağanüstü bir beceri ve hevesle katıldı. Okul yılları boyunca öğretmenleri ve sınıf arkadaşları tarafından bir rol model olarak gösterildi. Öğrenmeye karşı bu tutkusu ile liseden mezun olduğu yıl ülkenin en başarılı on öğrencisinden biri oldu. Bu başarısı, Gazze'deki Al-Azhar Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne kabulüyle taçlandı.
2008 yılında El-Kudüs Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden yüksek bir başarıyla mezun oldu. Mezun olduktan sonra bir........
© Stratejik Düşünce Enstitüsü
