Doktor Anne: Dr. Du’aa Issam Ali Shamout
Gazze’de devam eden ve Filistin’in diğer bölgelerine de yayılan İsrail soykırımının özelliklerine, etkilerine ve sonuçlarına dair ciddi biçimde düşünmek, düzey ve niteliği ne olursa olsun bu soykırıma karşı bir tavır almak insanlık ve vicdanın gereğidir. Gazze halkına dayatılan soykırım, tarihteki çoğu soykırım gibi barbarlık seviyesinde bir şiddetle sivil katletmesinin yanı sıra, çocuk ve kadınlar gibi özellikle seçilmiş dezavantajlı gruplara, toplumun geleceğini yeniden inşa etme kabiliyetine sahip kesimlere, eğitim ve sağlık hizmetleri başta olmak üzere bütün altyapılara saldırmasıyla planlı ve insanlık adına utanç verici nitelikleriyle bilinen soykırımlardan farklılaşmaktadır.
Ama daha da ilginç olan, insanlıkta aşağı ve yukarı yönlü olarak yaşanan büyük sıçrama ve düşüşlerdir. Belki de bu durum, insan varlığının sınırlarını zorlayan organize kötülük ve örgütlü vahşetin doğal bir sonucudur. Nazi soykırımında kötülüğü büyük bir görev bilinciyle yapan Alman subayların durumunu ‘kötülüğün sıradanlığı’ diye nitelemişti Hannah Arendt. Oysa Filistin’de halkın mülkünü çalanların, dini kavram ve mitlerle bu hırsızlık ve işgali organize edenlerin kendisi bizzat kötülük, saf kötülüktür. Ortada Nazilerin sözde ‘görev bilinci’ de yok aslında. Yukarıdan aşağıya failler, planlayarak ve taammüden çocukları ve kadınları hedef almışlardır. Filistin halkının mallarını, topraklarını ve geleceğini çalmaya yönelik bu insanlık dışı planı büyük bir coşku ve inançla icra etmişlerdir.
Gazze soykırım sürecinde iki tip insana dair oldukça düzenli, ardışık ve çok sayıda örnek çıkmıştır ortaya; iyilikte, erdemde sıçrama, yükseliş sergileyenler ve kötülükte, vahşette aklı zorlayan dip seviyelere düşenler. İsrail’de mahkumlara açlıktan, yaygın işkenceye, çocuklara yönelik planlı katliamdan, dozer ve kepçelerle canlı canlı insanları toprağa gömmeye, cesetleri parçalamaya, kitlesel açlık ve sürgüne kadar kötülüğün onlarca çeşidine dair medyada yüzlerce haber ve görüntü yer almıştır.
Diğer yandan bu organize kötülüğün yanı başında insanlığın yüzünü ağartan, her birimizi insanlık adına onurlandıran, karanlığın içinde umut olarak ışıyan harika insanlar yükselmiştir. Belirgin biçimde iyilik ve erdemde yüksek sıçramalar yaşanmıştır. Oldukça epik, oldukça sarsıcı nitelikteki bu sıçramalardan biri, yürek burkan hikâyesiyle Dr. Du’aa Issam Ali Shamout’tur. Bir doktor, bir anne, bir eş ve elbette insanlığın göğünü aydınlatan ışıl ışıl bir İnsan.
Dr. Du’aa 6 Temmuz 1995'te Gazze’de dünyaya geldi. Orta halli bir ailede kardeşleri ve akrabalarının sevgi dolu dünyasında büyüyen Du’aa ilk ve orta eğitimini Gazze’de tamamladı. Okulunun parlak öğrencilerinden olan Du’aa, küçük yaştan........
© Stratejik Düşünce Enstitüsü
