Türkiye Topraklarının Hali
Organik gübreler; toprakların canlılığını, oksijen ve su tutmasını, içindeki mikroorganizmaları artırarak canlı tutmayı, karbon, azot, fosfor gibi bileşenlerini yeterli hale getirerek verimini, ürün kalitesini artırmayı, doğal hale gelmesini sağlar. Sayılan bileşenleri ve özellikleri sağlamak için yeterli, doğal veya organik gübre kullanımı önemli bir rol oynamaktadır. Doğal gübreler, kimyasal içerikli gübrelere kıyasla toprağın yapısını ve biyolojik aktivitesini olumlu yönde etkiler. Bunlar, organik materyallerin ayrıştırılması ve fermentasyonu yoluyla elde edilen gübrelerdir. Bütün bunların yanında organik gübreler; toprağın su tutma kapasitesi ve erozyonu önleme özelliklerini artırarak su israfını azaltır, su verimi artar. Ayrıca, doğal gübrelerin kullanımı, toprağın içindeki canlı, faydalı mikroorganizmaları artırarak daha lezzetli, daha doğal, daha güvenli ve daha sağlıklı ürün üretimini artırır.
Yapılan çalışmalara göre; Türkiye topraklarının ,2’sinde organik madde miktarı çok az, I,8’inde az, ",4’ünde orta ve %5,9’unda iyi durumdadır. Kısaca tarımda üretimin ve kalitenin artırılması için topraklarımızdan en az p’inin organik içeriğinin geliştirilmesi zorunludur.
Aşağıdaki tabloda organik atıklardan üretilebilecek organik gübre ile, kompost, solucan, leonardit, dap kimyasal gibi gübre türlerinin madde içeriklerinden de görüleceği üzere en fazla organik içeriği olan gübre türü bu yazıda izah etmeye çalıştığımız gibi biyo bozunur atıklardan üretilecek olan organik gübredir.
Organik gübrelerin kullanılan toprak özelliklerine göre değişen oran ve türde bazı bileşenler bakımından zenginleştirilmesi gerekliliği bilinmekte olup böylece bitkilere faydalılık oranının artacağı bilinmektedir. Onun dışında topraklarımızın yukarda sayılan özelliklerinin zenginleştirilmesi için içeriği en fazla olan gübre türü organik gübrelerdir.
Yukardaki toprak analizi sonuçlarından da anlaşılacağı üzere, topraklarımızın organik madde içeriğinin artırılması ile gıda güvenliği, ürün verimi, lezzeti ve insan sağlığı için zorunludur.
Yazıdaki bütün tablolar ve hesaplamalar; TÜİK, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Tarım Bakanlığı, Toprak Reformu genel Müdürlüğü, Atık Kağıt Geri Dönüşümcüleri Sanayicileri Derneği, Boğaziçi, Dokuz Eylül, Harran, İstanbul, Akdeniz üniversiteleriyle Katı Atık Kirlenmesi Araştırma ve Denetimi Türk Milli Komitesi’nce yapılan araştırmalar ve verilerden faydalanılarak yapılmıştır.
GÜBRE TÜRLERİNE GÖRE İÇERİK KARŞILAŞTIRMASI
Yukarıdaki tabloda da görüleceği üzere bu yazıya konu olan organik gübre; diğer gübre türlerine göre organik ve mineral içeriği en fazla olan gübredir.
Topraklar; içerisinde var olan faydalı canlı mikroorganizmaların zenginliği ölçüsünde tarıma elverişliliği, kaliteli, lezzetli ürün yetiştirilmeye uygunluğu artar. Yukarda bahsedilen topraklarımızın özelliklerinde de görüleceği üzere Ülkemiz topraklarının çoğu maalesef bu yönüyle çok uygun topraklar değildir.
Topraklarımızda, faydalı mikroorganizmalar ve mineraller azaldıkça kalite, verim ve miktar bakımından sürdürülebilir gıda güvenliğimiz riskli hale gelmektedir.
Ülkemizde tarım; çoğunlukla mikroorganizmaları öldüren, toprağı çoraklaştıran, uzun vadede ürün doğallığını ve gıda güvenliğini azaltan kimyasal gübrelerle yapıldığı için topraklarımızın canlılığı gittikçe azalmakta, çoraklaşmaktadır. Bu nedenle organik gübre üretimi ve kullanımını artırmak zorunluluğu ile karşı karşıyayız.
Topraklardaki faydalı organik mikroorganizmaların artırılması; ayrıca bünyesinde su tutma özelliğini artırmakta, yağan yağışların sularını yavaş yavaş bırakarak buharlaşmayı, yeraltına sızmayı ve yerüstünde toprağa nüfuz etmeden hızla akıp gitmeyi hızlandırmakta, seller ve ani su baskınları gibi doğal felaketleri, toprak erozyonunu artırmaktadır.
ATIKLARIN GERİ DÖNÜŞTÜRÜLMESİYLE EKONOMİYE NASIL KATKI SAĞLANIR? ÇEVREYE VERİLEN ZARARLAR NASIL AZALTILIR?
Ülkemizin temel sorunlarından biriside; sanayi ve tarım işletmeleriyle evlerde oluşan sıvı, katı ve gaz atıklarının tam olarak arıtılmadan veya ayrıştırılmadan toprağa, suya ve havaya verilerek büyük oranlarda çevreye zarar verilmesi ve hatta hayati derecede çevre felaketlerine yol açılmasıdır. Bahsedilen evsel atıklar, sanayi atıkları, tarım atıkları vb bütün atıklar toplanıp, ayrıştırılıp, arıtırılarak, işlenerek katma değeri yükseltilebilen ve ekonomiye, çevreye katkısı olabilecek atıklardır. Aksi halde, katı ise deponi alanlarına gömülerek bertaraf masraflarına yol açar, deponi alanlarında sürekli işletme giderlerine sebep olur, sıvı ise topraklarımızı, sularımızı ve havamızı zehirleyerek ve sürekli sıvı veya gaz sızıntıları ile çevreye büyük zararlı olurlar.
Aşağıdaki tablolardaki ve hesaplamalarda görüleceği üzere; sadece evsel ve tarım kökenli katı atıkların ayrıştırılmasıyla ekonomiye ne kadar katkı sağlanabileceği görülmektedir.
Diğer taraftan; evsel, endüstriyel ve tarım katı atıklarının toplanıp, ayrıştırılıp geri dönüştürülüp işlenerek katma değerinin yükseltilmesiyle, sanayi veya kullanma sularının arıtılıp sanayi ve sulamada tekrar kullanılması durumunda ise su israfı ve çevreye verilen zararlar da önlenmiş olacaktır.
Bu durum ekonomik olarak çok yönlü kayıplara da malolmaktadır. Öncelikle arıtılıp veya ayrıştırılmadan hava, toprak ve suya rastgele bırakılan atıkların kendisi ayrıştırılıp arıtılması halinde ekonomik değeri olan atıklar olduğu gibi ikinci olarakta ayrıştırılıp işlenmeden bu atıkların bertaraf maliyetleri de ciddi olarak yatırım ve işletme harcamalarını da gerektirmektedir. Aynı zamanda atıkların bertaraf edildiği arazilerin işgal edilmeleri nedeniyle dikkate değer arazi israfı da ayrı maliyetlerdendir.
Kısaca; geri dönüştürülüp kullanılmayan her atık bir israf olduğu gibi bertaraf edilmeleri için yapılan harcama, arazilerin işgali ve deponi alanlarının işletilmesi için ayrıca harcama yapılmaktadır. Diğer taraftan, doğrudan ayrıştırılıp arıtılmadan çevreye atılan sular, katı atıklar, zehirli gazlar, deponi........
© Stratejik Düşünce Enstitüsü
