Kendi Kendime Terapi
Rahmetli anneannem film seyrederken hep konuşurdu. Başroldeki oyuncuya katilin kim olduğunu söyler, “Pislik! O yaptı! Katil o!” diye bağırırdı. Çok gülerdim. Yaşım ilerledikçe ona benzemeye başladım.
Artık ben de trafikte, gazete okurken, sosyal medyaya bakarken kendi kendime konuşuyorum. Haksızlıkları haykırıyorum, yorum yapıyorum. Kadıncağız haklıymış.
İnsan haksızlıklar karşısında öyle şişiyor ki… Başkaları duysun duymasın, bir şeyler söylemek istiyor. Gerçek bir terapi bu.
Çünkü içe atınca birikiyor. Cümle kuramadan, içindekileri dökemeden, yanlışlığı haykıramadan yaşanan her haksızlık, insanın içine oturuyor. Bazıları sessizce kabulleniyor, kimilerinin umurunda bile olmuyor. Ben de kendi kendime konuşarak atıyorum içimdekini.
Mesela bir haber okuyorum; birinin yıllarca emek verdiği bir şey üç dakikada yok edilmiş, hakkı yenmiş… Zavallı bir hayvana eziyet edilmiş… Yine yok yere bir kadın öldürülmüş, bir çocuğa tacizde bulunulmuş… Sosyal medyada saçma sapan bir yorum görüyorum… Ya da trafikte biri sinyal vermeden önüme kırıyor… İşte o an başlıyorum kendi kendime konuşmaya. Hem de ne konuşma! Susturabilene aşk olsun!
Hiç değilse biraz olsun içimdekileri rahatça döküyorum. Çünkü bazı şeyler insanın içinde kalınca ya mideye iniyor ya da kalbe zarar veriyor. En azından bir şekilde dışarı çıkınca, yük hafifliyor. Meğer anneannem doğrusunu yapıyormuş.
Ne zaman bir şeyi yapmamam gerektiğini düşünsem, canım inadına onu yapmak istiyor.........
© Sözcü
