menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

KAZAN’DA 1965’E KADAR YAŞATILAN H.BAYRAM VELİ GELENEĞİ…”İMECE”..!

4 11
04.03.2025

Türkistan’da faaliyetlerini sürdüren Ahmed Yesevî’nin yolu zamanla Yesevîlik adını aldı. “Horasan Okulu” olarak da adlandırılan tasavvuf akımının en önemli temsilcisi olan Hace Ahmed Yesevî’den adını alan Yesevîlik yolu, Türklere İslâm’ı ve dervişliğin yollarını öğretmeyi amaçlamıştır. Bunun için İslâm inancını, Türk gelenek, inanç ve yaşam tarzı ile sentezleme yolu seçilmiştir.

Sadece bulunduğu çağa ve coğrafyaya değil, çağlar ötesine ve sınırların dışına hitap eden Piri Türkistan Hace Ahmet Yesevi Ata yetiştirdiği ve kaynaklarda 96 bin olarak yazılan talebesini özellikle Türklerin yoğun olarak yaşadığı yerlere göndermiş, onun ölümünden sonra da öğretisini devam ettiren talebeleri Horasan Erenleri adını alarak Türk Milletinin içinde ayrı bir yere sahip olmuşlardır.

Yesevi dervişleri, Anadolu’nun Türkleşmesi yıllarında özellikle 12.-14. yüzyıllarda gerektiği zaman savaşmışlar “Alperen”, gerektiği zaman ticarete ahlak ve disiplin getirerek “Ahi” adını almışlar. Kadınların aydınlanması yolunda uğraşmışlar “Bacıyan” olmuşlar. Boş arazileri canlandırmak ve yeşertmek işini üstlenmişler, yolların güvenliğini sağlamışlar. Gönüllere inanç, zihinlere bilgi ışığı saçmışlar.

Hacı Ahmet Yesevi talebelerini halkın içine salarak geleneksel Türk kültürünün yaşaması için gayret göstermiştir. (İslam ile tanışmaları esnasında Türkler kendilerine dayatılan Arap kültürü ile adeta bunaltılmıştır.) Özellikle kendisinin yazdığı ve daha sonra Divan-ı Hikmet adıyla kitaplaştırılacak olan şiirlerini halk meclislerinde okutturmuştur. Hace Ahmet Yesevi’nin Hikmetleri yoğun bir kültür emperyalizmi yaşayan Türkler arasında düşünce, dil ve inanç birliği konusunda adeta birleştirici bir etki oluşturmuştur.

XV. yüzyılda Bayrâmiyye tarikatını kuran mutasavvıf Hacı Bayrâm-ı Veli, Ankara’da dünyaya gelmiştir. Uzun süre ilim tahsil ettikten sonra müderrislik yapmaya başlayan Bayramiyye şeyhi, Somuncu Baba’ya intisap etmiştir. Ankara’da vefat eden Hacı Bayrâm-ı Velî, vefatından sonra kendi adına yapılan caminin yanına defnedilmiştir. Anadolu tasavvuf tarihinde önemli yere sahip olan şeyhin defnedildiği bölge, önemli bir dini merkez haline gelmiştir.

Hacı Bayrâm-ı Velî’nin halkın içinden biri olması ve müritlerinin vergiden muaf tutulması tarikatın daha fazla yayılmasına imkân sağlamıştır. Bu durum vakıf eserlerinin nitelik ve nicelik açısından gelişmesine yol açmıştır. …Hacı Bayrâm-ı Velî dervişlerine dilenme ve sadakayı yasaklamıştır. Şeyh efendi, müritlerinin kendiişlerinde çalışmalarını, üreterek yaşamalarını tavsiye etmiştir. Onun takipçisi dervişler bu öğüdü uygulamak suretiyle tarlalarını birlikte sürmüşler ürünlerini birlikte hasat etmişlerdir.

XV. yüzyılın ilk yıllarında Osmanlı topraklarında baş gösteren ve Hacı Bayram Velî’nin karşılaştığı en önemli sıkıntıların başında; Timur istilası, Şeyh Bedreddin olayı, Orta Asya’dan gelen ve göçebe hayata alışmış olan Türk boylarının yerleşik hayata adapte olamayışları ve bu göçebelerin kanun, nizam ve disiplin altına alınmasının zor olması ve nihayet bütün bunlardan etkilenen halkın huzursuzluk duyması gibi çeşitli meseleler gelmekteydi.(1)

Bayramiyye ekolü ile kurucusu Hacı Bayram Velî, büyük halk kitlelerini dinî, ahlakî, siyasî, sosyal, kültürel ve ilmî bakımdan etkilemişlerdir. Bu etki yetiştirdikleri halifeler, kurdukları tekkeler ve bıraktıkları eserler ile devam etmiştir.

Hacı Bayram Velî, etrafında toplanan her kesimden insanlara çalışıp bir meslek sahibi olmalarının gereğini ve kendi el emekleriyle geçimlerini sağlamanın önemini, tasavvufî öğretisinin bir ilkesi halinde getirmiştir. şeyhi Ebu Hamid Aksarayî (Somuncu Baba)’nin yanından ayrılırken “Sultanım! Ne iş üzerinde olalım?” sorusuna karşılık, “Ekin ek, burçak ek”(2) Cevabı, Ankara’ya gelince çiftçilik ve ziraat ile uğraşmasına sebep olmuştur.

Manevî şahsiyeti ile büyük kitleleri etkileyen Hacı Bayram Velî, hiçbir zaman dervişlik kisvesi altında birey ve toplumu atalete sürükleyen işsiz ve meşgalesiz müridler istememiş, böyle niyeti ve davranışı olanları da yanında barındırmamıştır…(3)

Mahsulün ortaklaşa olarak kaldırılması anlamında kullanılan “imece” geleneğini, Orta Anadolu çiftçileri arasında........

© Sonsöz