ENFLASYONLA MÜCADELENİN GÖRÜNMEYEN YÜZÜ
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) hafta başında açıkladığı verilere göre, Ekim 2025 itibarıyla tüketici fiyat endeksi (TÜFE) aylık %2,55, yıllık ise 2,87 arttı. Bağımsız araştırma kuruluşu olan ENAG ise yıllık enflasyonu Ekim sonu itibariyle ` olarak hesapladı. Kurumsal şeffaflık politikasına aşina olmayan TÜİK’in enflasyon hesaplama paketinde yer alan 600 bin kalemin fiyatlarını açıklamaması yeterince anlaşılır. Her ne kadar vatandaşın giyim, gıda, barınma, eğitim ve sağlık giderlerinin karşılanmasında, ısınmada ve iletişimde cebinden çıkan rakamlar, TÜİK tarafından açıklanan enflasyonun yaklaşık iki katı olsa da, yine de biz yine de resmi veriler üzerinden analiz yapalım. Açıklanan enflasyon oranı, resmi hedeflerin hâlâ oldukça uzağında ve enflasyonun kalıcı olarak düşürülebilmesi için söylem değil, acil politika değişikliği gerektiğini bir kez daha ortaya koyuyor.
Hazine ve Maliye Bakanı sayın Mehmet Şimşek, her fırsatta gereken tedbirleri bütüncül bir yaklaşımla devreye aldıklarını, yatırımı, istihdamı, üretimi ve ihracatı desteklediklerini; Cumhurbaşkanı Yardımcısı sayın Cevdet Yılmaz ise yaptığı değerlendirmede, dengeli büyüme modelimize uygun olarak ekonomimizin dirençli yapısını ve sürdürülebilir büyüme hedeflerini dile getirse de…. Merkez Bankası Başkanı sayın Fatih Karahan ise Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yaptığı konuşmada, talep göstergelerini yakından takip ettiklerini ve talep koşullarındaki gelişmelerin dezenflasyon sürecini olumsuz etkilemesi durumunda önlem alacaklarını belirtip, "Dezenflasyon sürecinin devamına yönelik kararlılığımızı korurken, likidite koşullarını yakından izlemeyi ve likidite yönetimi araçlarını etkili şekilde kullanmayı sürdüreceğiz." dese de… Olmuyor…hedefler tutmuyor, söylemler havada kalıyor.
Ekonomi yönetimi, enflasyonu düşürme hedefiyle açıkladığı programda üretimde verimliliği merkeze alan bütüncül bir makroekonomik yaklaşım yerine, yalnızca enflasyon verilerini aşağıya çekmeye yönelik adımlar atmayı sürdürüyor. Son iki Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında politika faizleri kademeli olarak toplam 100 baz puan aşağı çekildi. Hükümet, kredi piyasasında likiditeyi bir miktar rahatlatmayı ve yatırımı teşvik etmeyi amaçladığını söylüyor. Fakat aynı dönemde 2,2 trilyon TL’yi aşan bütçe açığını kapatmak için de, sırtındaki faiz kamburunu azaltacak yatırım ortamı oluşturmak yerine, vergi kapsamını genişletiyor. Bu tablo, daha da baskılayıcı bir mali ortam ve enflasyonist bir sonuç doğurma riski taşıyor. Enflasyonu durdurmak için kullanılan araçlar enflasyonun kaynağına dönüşüyor.
Sanayisizleşme Süreci
Üretim sektöründe içler acısı bir tabloyla karşı karşıyayız. Küresel lojistik şirketi DSV CEO’su Ozan Önder, Ekonomi gazetesine yaptığı açıklamada, “sadece tekstilde Mısır, Fas gibi ülkelere 160 fabrikanın taşındığını, bu eğilimin mobilya sanayi gibi diğer emek yoğun sektörlere de sıçradığını” belirtmiş. Sanayi şirketleri, özellikle KOBİ’ler, yüksek finansman maliyetleri ve daralan kredi hacimleriyle boğuşuyor. Merkez Bankası faiz oranlarını düşürse de, ticari kredi faizleri üzerinde kayda değer bir gerileme yaşanmadı. Bankalar, risk algısının yüksek olması nedeniyle kredi hacmini sınırlı tutuyor. Bu durum yatırımı kısıtlıyor. Kapasite artırımı, teknolojik yenileme ve ihracat odaklı üretim projeleri finansman bulmakta zorlanıyor. Üstelik enerji ve lojistik maliyetlerindeki artış, şirketlerin maliyet yapısını daha da boğuyor. 2025’in ilk 9 ayında, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) tarafından açıklanan verilere göre, kapanan şirket sayısı geçen yıla oranla yüzde 10,8 artışla 20 bin 818'e yükselmiş durumda. Konkordato açıklamalarının ardı arkası kesilmiyor; geçen yıla kıyasla r artış var.
İstanbul Sanayi Odası, talepteki durgunluk üretimdeki zayıflamayı hızlandırdı; Ekim’deki üretim kaybı son üç ayın en sert düşüş yaşandığını ve imalat PMI’nın F,5’a gerilediğini paylaştı. Reel sektördeki bu zayıf performans, faiz indirimiyle canlandırılmak istenen yatırımların işe yaramadığını açıkça gösteriyor. Zira sembolik faiz indirimi, yüksek risk ve belirsizlik ortamında yatırım iştahını tek başına canlandıramaz. Talebin daraldığı ve öngörülemezliğin yüksek seviyede olduğu bir piyasada, 280 milyar dolara yaklaşan ihracat rakamları sanayi sektörünün karlılığını göstermiyor; yalnızca alışveriş hacmi üzerinden bir algı oluşturuyor.
Gıda Enflasyonunun Nedeni Tarım Politikalarıdır
Enflasyonun ana bileşenlerinden biri olan gıda fiyatları, hane halkı........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein
John Nosta
Joshua Schultheis
Rachel Marsden