menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

GÖLGESİYLE KONUŞANLAR

14 1
22.01.2025

Bana destek olması için, zaman zaman sözlük okurum. Buna ekşi sözlükte dahil. Rastladığım bir sözde şöyle diyordu: “Bütün kitapları okumaya belki ömür yetmez, lakin bir şeyler oldukça ne kadarda cahil olduğunuzu anlıyorsunuz.”

Rastlantı sonucu aldığım ya da armağan edilen kitabı okuyup çok beğendiğimde “Ne kadar eksik kalacaktım” diye kendi kendime hayıflandığım çok olmuştur.

21. Ankara Kitap Fuarı’nda, amcamın oğlunun önerisiyle tanıştığım çok değerli yazar arkadaşlarımdan bir tanesiydi Yazar, Mukadder Çimen. Bana armağan ettiği kitabı ise; “GÖLGESİYLE KONUŞANLAR” Öykü kitabıydı.

Kitaptaki öyküleri birer birer okudukça, “Ne kadar eksik kalacaktım” dedim kendi kendime. Her öykü, yaklaşık Novella boyutundaydı. Novella’nın 17.500 kelime ile 40.000 kelime arasında olduğunu hesaba katarsak öykülerin çoğuna Novella öyküler diyebiliriz. Öykülere ne ad vereceğimizin ne önemi var diyen okuyucularım çıkabilir, elbette öyle ama okuyacak arkadaşlara bilgi vermek amacıyla eklemiş olayayım.

Öykülerin verdiği mesaj, kalemin dili ve konu bütünlüğü öylesine insanı içine çekiyor ki nasıl bir eser okuduğunuzun önemi kalmıyor. Öykü’de olsa, novella’da olsa, roman’da olsa sizi alıp götürüyor, konunun gittiği yere.

Bazen, “Herkes kaderini sevecek” diyen sahildeki filozofvari adamın sözcüklerinin büyüsüne, bazen İP öyküsünde olduğu gibi; ipin içinde imgeler taşıyarak anlamdan anlama sıçrayan arayışları ya da betimlemeleri gibi. Öykünün bir yerinde söyle yazıyor, Mukadder Çimen: “İp değil mi, bazen sırdaş gibi çuvalın ağzını bağlayan, rüzgârda çamaşırı, ağacın dalında çocukları sallayan? İncesiyle, kalınıyla özü ip olan çamaşırlar; yamasıyla, söküğüyle çocukluğumuzun bir özeti gibi gelir bana.

Cambazın üzerinde hayatını kazandığı ip, bazen heybe olur omzumuza, bazen yağlı urgan olur boynumuza.”

Bütün öykülerinde olduğu gibi, son cümledeki........

© Sonsöz