menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

26 AĞUSTOS’UN ATEŞİ

13 0
26.08.2025

Dün direndik, bugün sahip çıkmak zorundayız.

Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu… O ateşler yalnızca geceyi aydınlatmadı, bir milletin kaderini de değiştirdi.

26 Ağustos 1922 sabahı Afyon Kocatepe’de başlayan Büyük Taarruz, yalnızca bir askeri planın değil, yokluk içindeki bir halkın iradesinin destanıydı.

Biz bu topraklarda; yoklukla var olunabileceğini, açlıkla özgürlüğün kazanılabileceğini, yoksulluğun bağımsızlık idealini susturamayacağını yaşadık. Çocukların yalınayak, anaların gözyaşlarıyla, dedelerin bastonlarıyla cepheye yürüdüğü günleri gördük.

Ve bütün bunların ortasında; Mustafa Kemal’in o mavi gözlerinde parlayan çakmak çakmak ışıkla, bir milletin kaderinin değiştiğine tanık olduk.

Mustafa Kemal, o sabah dürbününü ovaya çevirdiğinde yalnızca düşman mevzilerini görmedi; aç kalan çocukları, kağnısıyla cephane taşıyan kadınları, yırtık çarığıyla sabaha kadar yürüyen Mehmetçiği gördü. Ve bir karar vardı:
“Ya istiklâl, ya ölüm!”

Bir milletin kalbi, o gün, bu topraklarda yaşayan herkesin bir ucundan tuttuğu bir iradeyle attı. Kimi cebinde tek lokmasıyla süngü tuttu, kimi bebeğini kundakta bırakıp cephane taşıdı. Kimi mermiyi kucağında taşıdı, kimi açlıktan düşecek halde son nefesini verdi. Ama hiçbirinin gözü korkmadı. Çünkü biliyorlardı:
Vazgeçerlerse Türk diye bir millet bir daha olmayacaktı.

Ve millet kazandı.
Topla, tüfekle değil; yürekle, imanla, bağımsızlığa susamış iradesiyle kazandı. İşte 30 Ağustos’un zaferi bu yüzden........

© Sonsöz